Rüstem Budak

Eğitim ve Öğretimde Dershanecilik Sorunu

Türkiye’de eğitim- öğretim denildiğinde ilk akla gelen kurumlardan biri dershaneler oldu. Bir taraftan kaldırılması gerekliliğini savunanlar olduğu gibi faydalı ve sürdürülmesi gereken kurumsal yapılar olduğunu düşünenlerde bulunmaktadır. Dershanelerin eğitim- öğretim süreçlerinde bilgi, insan, toplum ve gelecek açısından büyük bir fitne durumuna gelmiştir. Bir kurum veya algı alışkanlık- gelenek halini aldığı zaman toplumda bunun kaldırılmasına dair fikirler ön plana çıktığı zaman hemen korumacı ve sürdürülmeci tavırlar oluşmaktadır. Dershanecilik fitnesi bazı sebeplerin sonucu ortaya çıktığını unutmadan kendi konseptinde nasıl bir yere, değere ve etkiye sahip olduğunu görmemiz gerekiyor.

Bilgiyi Tüketen Yapı

Dershaneler eğitim ve öğretimin ana malzemesi bilginin anlaşılması, tartışılması, irdelenmesi, geliştirilmesi ameliyelerini durdurmuş ve engellemiştir. Dershanecilik sisteminde bilgi sınavda çıkan müfredat merkezli olarak sabitlenmiş, bu sınırlar dışında konuşulması ve geliştirilmesi engellenmiştir. Bu müfredat hem sosyal hem de sayısal bilimlerde önü ve ucu açık değil dogmatik bir sabitlik içinde ele alınmış, öğrenci ve öğretmenin farklı bakış açıları ve yaklaşımları zenginleştirdikleri bilgi değil kelime sınırlandırılmış bir halde ele alınmasını sağlamıştır. İlimle insan arasındaki ilişkiyi kopartmış olan sistem insanın yeniden keşfini engellemiştir.

Materyalleri Yok Eden Sistem

Dershanecilik ile beraber ders ve okul materyalleri tamamen dershane merkezli olarak belirlenmeye başlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat değişiklikleri- reformları adıyla yapılan çalışmaları, bastırdıkları kitaplar daha okul kapısından girer girmez çöpe atılmış vaziyettedir. Bu müfredatlar ve kitaplar yerine dershane endüstrisinin ürettiği konu anlatım ve test kitapları temel eğitim materyali olmuştur. Bu eğitim materyali konuları insan- hayat- meslek- yetenek temelinde değil sınavda çıkacak sorular temelinde üretildiği için statik, donuk, klişeleşmiş bir anlayış içinde okullara yerleştirilmiştir. Konuların işlenmesinde artık laboratuarlar ve kütüphaneler gibi yan yapılar kullanılmamaya başlanmış, donuk sınıf ortamında test materyalleri bağlamında saçmalıklar seremonisi gerçekleştirilmeye devam edilmektedir. Kültür, sanat, beden, edebiyat ve düşünce eğitimini sağlayacak alanlar ortadan kaldırılmış, okullarda- dershanelerde bunlar değersizleştirilerek öğrenci- öğretmen gözünde alt düzeye indirilmiştir. Bu alanları ilgilendiren eğitim materyalleri kullanılmamakta, var olanların ise kullanım değeri yok edilmektedir. Bunun en güzel örneği hiçbir dershanede kütüphane ve laboratuar başta olmak üzere hiç eğitim ortamı ve imkânı bulamazsınız.

Aklı Kısırlaştırma

Soru sorma biçimi bir mantık yapısı içermektedir. Ölçme ve değerlendirme yöntemleri içerisinde en zayıf yöntem olarak kabul edilen ancak uygulama kolaylığından ötürü en temel ölçme yöntemi olarak seçilen çok bilinmeyenli soru mantığı insan zekâsı ile alay edilen bir düzey içermektedir. Bu yöntem ile çocuk- öğrenci soru sorma mantığını yitirmektedir. Soru sorma gereği yoktur zaten cevabı sorulan şıklardan biridir. Bütün mesele şıklar içinde cevabı zaten verilen soruyu çözümlemektir. Yorum, algı, karşılaştırma, muhakeme ve düşünme melekelerini yitirmektedir. Zaten sınırlandırılmış ve sınıflandırılmış konu- bilgiler içinde sürpriz bir durum olmayacaktır. Yıllar yılı aynı konu ve soruların tekrarları ile oluşan soru mantığı tek bir düşünme ve idrak etme biçimi dayatmaktadır. Dershaneler kitap okumayı teşvik eden, güçlendiren değil kitap ile hiçbir zaman yolu kesişmeyecek şekilde yolları ayıran ve kitap okumayı tehdit olarak gören anlayış üzerinden devam etmektedir.

Dershaneleşen Okullar

Normal şartlarda okulu pekiştiren ve tamamlayan birer kurum olma iddiasındaki dershaneler, okulların onları takip ve taklit ettikleri bir kuruma dönüşmüşlerdir. Şu anda her okul aynı zamanda birer dershanedir. Eğitim- öğretim sistemi dershane merkezli olarak dönüşmüştür. İlkokul birinci sınıftan başlayarak öğrenciler gelecekte gireceği sınavlara hazırlık için hayvanlara reva görülmeyecek baskılara, uygulamalara ve tacizlere maruz kalmaktadır. Okullar dershaneleşmiş, öğretmenlerde birer dershane öğretmeni kimliği ile öğrencilerin karşısına çıkmaktadırlar. Okullarda ders materyali olarak hayat, zaman, mekân, kütüphane, laboratuar merkezli değil tamamen dershanelerden ithal edilen anlayış doğrultusunda eğitim verilmektedir.

Etkisiz ve Yetkisiz Öğretmenler

Öğretmen kimliği dershanecilik kültürü ile beraber evrim geçirmiştir. Öğretmenin en büyük ve tek varlık sebebi öğrencileri sınavlarda başarılı kılmak olarak ele alınmaya başlanmıştır. Okul idaresinin temel hedef olarak sınav başarısını esas alması, velilerin beklentilerini sınav merkezli olarak belirlemesi ve öğretmenler arası rekabet ile beraber öğretmen kimliği en büyük dezenformasyonlarından birini yaşadı. Öğrenci ile insani bir ilişki değil onu birer sınav atı olarak düşünerek bütün diğer diyalog kapılarını kapattı. Öğretmen ve öğrenci ilişkileri sınav pazarı esasları olarak tasarlandı. Öğretmen derslerle ilgili bilgilerini yeniden keşfetme ve geliştirme ihtiyacı hissetmedi. Belli konular ve sorular merkezinde dönen yapı içinde süreci geçiştirecek ve uygulayacak mazeretler ve uygulamalar bulmak kolaylaştı. Derste en çok test sorusu işleyen öğretmenin makbul olduğu düşüncesiyle öğretmenler de dersleri test uygulama saatlerine dönüştürdüler. Bu öğretmenin kişiliksiz ve kimliksizleştirmiştir. Öğretmen değer anlamında insani ve mesleki temelde bir değere değil tamamen sınav temelli değere binaen değerlendirilmeye başlanmıştır.

Değersizleşen Okul

Öğrenci için birincil eğitim kurumu okul olmaktan çıkmıştır. Çocuk- öğrenci için dershaneler okuldan daha gerekli bir konuma yükselmiştir. Okullar eğitim- öğretimin resmi boyutunu tamamlarken, dershaneler pratik boyutunu oluşturdular. Öğrenciler okulda ne bilgi ve ne ders verilirse verilsin esas olanın dershanede öğretilenin olduğunu düşünmektedir. Öğrenci açısından diğer boyut ilkokuldan başlayarak kendini bitmek tükenmek bilmeyen bir sınav maratonu içinde bulmasıdır. Okul, aile ve öğretmen işbirliği ile dimağlar büyük suikasta maruz kalmaktadır. Hayata dair her şeyi ıskalayarak çocuk kendini bir sınav yarışının içinde bulmaktadır. Öğrenim hayatı boyunca her şeyden alıkonulmuş halde büyük psikolojik baskı ve yönlendirmelere maruz kalarak dengesini yitiriş kişiliğiyle hayata devam etmektedir. Hafta içi okul, yine hafta içinde arta kalan zaman ve hafta sonunda dershane ile bütün zamanı sınavlara dönük çaba içinde her şeyi kaçırarak büyümektedir. Bu kaçırdığı şeyleri elde edecek fırsatı ise hiçbir zaman bulamayacaktır. Okul hayatı boyunca hayatın anlamı, değeri, ahlakı, pratiği üzerine hiçbir şey almadan ve katmadan geçiştirdiği yıllara dönüştürdü. İnsan hayatının en değerli ve anlamlı dönemleri dershane, okul ve ev üçgeninde türlü baskılar, motivasyonlar adıyla saçmalıklar, ders kitapları adına absürd metinler, soru adına mantığın ve aklın devre dışı bırakıldığı kelime cürufları ile öğrenci ruh- akıl katliamı gerçekleşmektedir. Öğrenci sınav hedefini gerçekleştirdiğini düşündüğü üniversiteye geldiğinde bilgiden nefret eden, sadece olanla yetinmeye çalışan, ahlak ve bilinç boşluğundan dolayı travma yaşayan insanlara dönüşmektedir.

Sömürülen Bilgi

Dershaneler eğitim- öğretim adına büyük fedakârlık yapan bu işe gönüllü sermaye koyan hayırsever işadamları- öğretmenleri rolüne bürünmektedirler. Hâlbuki bu alan büyük bir sınav endüstrisi olmuştur. Bu alanda oluşan yayınlar büyük bir tekelleşme doğurmuştur. Sınavlar ile ilgili oluşturdukları dershane zincirleri sömürü kaynaklarına dönüşmüştür. Bugün sınav endüstrisi yayıncıların oluşturdukları büyük pazar imkânı ve rekabete göre şekillenmektedir. Bilgi ve sınav metinleri adına hiçbir değeri ve anlamı olmayan test kitapları ve kâğıtçıklarını pazarlamaktan ve bunlar üzerinden milyon dolarlar kazanmaktan öteye geçmemektedir. Her yıl büyüyen sınav pastasından daha fazla nasıl kazanırım düşüncesiyle pompaladıkları yarışta esas kazananlar onlar olmaktadır. Eğitim adına fedakârlık eden sahte pozlar vermekten vazgeçsinler. Bu sistemle özel ders veren öğretmenlerin merdiven altı piyasasını güçlendireceğini iddia edenler zaten hali hazırda mali gücü yerinde olanların bu desteği almaya devam ettiklerini herkes biliyor.

Sermayedarların İktidarı

Dershane sahiplerinin en büyük iddialarından biri oluşturdukları istihdam öğretmen emeğinin sömürüsüdür. Öğretmenler çoğunluğu asgari ücretle, hiçbir sendikal haktan faydalanmayan, çalışma saatleri köleleri geçen bir tarzda ve sosyal haklardan mahrum haldedirler. Nasılsa atanamayan ve çalışmaya mahkûm öğretmen profili üzerinden sömürü ve istismar gerçekleşmektedir. Binlerce öğretmen emeği üzerinden büyüyen sınav lordları bu büyük imkânı ellerinden kaçırmak istememektedirler.

Sınıfsal Geçişin Önlenmesi

Dershanelerin kendilerini konumlandırırken öne sürdükleri diğer önemli argüman ise güya Anadolu’nun en ücra yerinden öğrencilerin sınıfsal geçiş imkanı sağladıkları yönündedir. Sanki dershanelerin yaygınlaşmaya başladıkları 1980 öncesinde fakir- yoksul çocukları üniversiteyi kazanamıyordu. Böylesi absürd mantık içinde kendi gerekliliklerine insanları inandırmaya çalışmaktadırlar. Zaten yoksul- fakir olanların çocukları dershanelere gidememektedirler. Gidenlerden ise parasını ödemeyenlere gönderdikleri icraları unutmaktadırlar. Ve bundan dolayı annesi cezaevine girdiği intihar eden gencin hatırası çoktan unutulmuştur. Burslu kontenjanından okuttukları zeki çocukları ise reklâm afişlerinin malzemesi olarak kullanmaktadırlar.

Son

Sınav merkezli eğitim- öğretim sürecinin ana öğesi olan dershaneler kaldırılmadığı müddetçe çocuk ve gençlik eğitimi adına yapılacak tüm çabalar, değişiklikler beyhudedir. Sınav sisteminden başlayarak eğitim- öğretim sisteminin bir ölçme ve değerlendirme reformu geçirmesi gerekmektedir. Geçmişte dershanelerin etkisini azaltma adına yapılan girişimlerin çoğunluğu dershaneleri güçlendirmiştir. Başarıyı ölçme biçimi ve tarzı eğitim- öğretim mantığını direkt olarak şekillendirmektedir. Sınav endüstrisi lordlarının insanlarımızın geleceğini karartmasına ve zamanlarını- paralarını- emeklerini sömürmesine dur denilmelidir. İnsani hayat mantığına uygun bir ölçme ve değerlendirme üretemeyecek kadar aciz ve basit olunmamalıdır.

RÜSTEM BUDAK

EĞİTİM İLKE-SEN