Borç yiğidin kefeni oldu!
Eğitim İlke-Sen (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası) MYK üyesi Beytullah Önce, Sakarya’nın Karapürçek ilçesinde bir öğretmenin, bankalara olan kredi borçlarını ödeyememenin yarattığı bunalım intihar etmesi sebebiyle ilgili olarak aşağıdaki basın açıklamasını yapmıştır.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ
Borç Yiğidin Kefeni Oldu
Geçtiğimiz günlerde, Sakarya’nın Karapürçek ilçesinde bir öğretmen, bankalara olan kredi borçlarını ödeyememenin yarattığı bunalım sonucu hayatına son verdi. Her ne kadar bu intihar, bireysel bir girişim gibi kamuoyuna haber olsa da; özellikle ekonomik nedenlerin yol açtığı intihar vakalarında toplamda dikkate değer bir artış yaşandığını gözlemliyoruz.
Sınırsız bir üretim ve tüketim anlayışını dayatan kapitalist ekonomi, emeğinin karşılığını alamayan ve temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlü çeken milyonlarca insanı; faiz ve kredi bataklığına doğru sürüklemektedir. Tüm toplum adeta borç ödemek için köle gibi çalışmakta ve yaşamaktadır.
Türkiye’de bankalar, dünyanın en yüksek kârını elde etmekte, işlem ücreti ve komisyon politikasıyla sömürü düzeni işletmektedir. Son dört yılda kredi kartı sayısının yüzde 100, takibe uğrayan borçlu sayısının yüzde 90 artması, 74 milyonluk bir ülkede 68 milyon kredi kartı bulunması ve bunun yaklaşık 4 milyonun yasal takibe alınarak icralık olması ise ciddi bir soruna işaret etmektedir.
Kredi kartlarına diğer kredi borçları eklendiğinde, halkın bankalara toplam borcunun 265 milyara çıkması, sorunun büyüklüğü ve derinliğini ortaya koymaktadır. Tek faktör olmadığını göz ardı etmemekle birlikte neoliberal ekonomi politikaların uygulandığı son 30 yılda intihar vakalarında da yüzde 85 oranında bir artış yaşanmasını birbirinden bağımsız görmemek gerektiği kanaatindeyiz.
İşsizliğin, asgari ücretin, taşeronlaşmanın, emek sömürüsünün yoğunlaştığı, hep daha çok tüketmenin vurgulandığı, insanların faiz ve kredilerle günü kurtarmaya çalıştıkça dibe battığı bir vasatta, intihar sadece klinik değil oldukça ekonomik bir sorundur da… Nitekim Avrupa’da işsizlik rakamlarının üçe katlandığı 2007-2009 yılları arasında intihar vakalarında ortalama yüzde 10’luk artış görülmesi, bu iddiayı desteklemektedir. Bu sebeple intiharın sadece psikolojik bir sorun gibi gösterilmesi, kapitalist ekonomi modelinin yarattığı sosyal boyutlarının göz ardı edilmesi doğru değildir.
Kredi ve faiz ekonomisinin toplumu kuşattığı bir vasatta, bazı sendikaların bankalarla anlaşmalar imzalaması, kredi kullanımını teşvik etmesi ve boy boy reklamlar vererek kendi üyelerini bu sömürü düzenine “daha cazip koşullarda” sürüklüyor olması gerçekten utanç vericidir. Bu sendikalar halkın ve kamu çalışanlarının giderek artan oranda bankaların esareti altına düşmesinden hiç mi rahatsızlık duymamaktadır? Sendikalar, finans kapitalizmin şubeleri değil, sosyal ve iktisadi adalet mücadelesinin bileşeni olmalıdır.
Eğitim İlke-Sen olarak, tüzüğümüzde de ifade ettiğimiz gibi, kapitalizmin “ihtiyaçlar sınırsız, imkânlar sınırlıdır” tezini reddediyor ve “ihtiyaçların sınırlı, imkânların ise yeterli olduğu” tezini savunuyoruz. Sınırsız üretim-tüketim çılgınlığı ile ekonomik sömürü ve ifsadın; geri döndürülemez toplumsal, kültürel ve ekolojik tahribata sebep olduğu için hakça bölüşümün ve adil paylaşımın esas alındığı bir ekonomi anlayışının geliştirilmesi gerektiğini inanıyoruz.
EĞİTİM İLKE-SEN
İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
adına Beytullah ÖNCE
MYK Üyesi