İç Güvenlik Yasası Geri Çekilsin
EĞİTİM İLKE-SEN, TOKAD ve ÖYB, Tokat Yeraltı Çarşısı Üzerinde İç Güvenlik Yasasını protesto etti.
Eylemde topluluk adına basın açıklamasını okuyan Mustafa Kıyak, devletin kudretini her alanda göstermek isteyen iktidarın, özgürlükleri tamamen kendisi için istediğini, her türlü muhalefetin bastırılmak istendiğini belirtti.
Açıklamasına “Farklı siyasal-muhalif çıkışları doğrudan tehditle ilişkilendirerek tanımlamak bir iktidarın iç düşman perspektifine teslim olduğunun açık kanıtından başka bir şey değildir.” diye devam edenKıyak, protesto hakkını kullanan herkesin molotofla ilişkilendirilerek terörist unsurlar olarak topluma sunulmak, terörize edilmek istendiğini vurguladı ve “Barış-çözüm söylemlerinin havada uçuştuğu bir zamanda böyle bir yasanın dayatılması egemenlerin niyetlerindeki problemi ele vermektedir.” dedi.
Küresel polis devletinin küresel kapitalizmi her coğrafyada tehditlerden korumak üzere yeni kılıflarla pozisyonunu tahkim ettiğine dikkat çeken Mustafa Kıyak, güvenliğin adaletten bağımsız düşünülemeyeceğini belirtti ve şunları vurguladı: “Saray politikaları baskıcı yasalarla, polis devleti uygulamalarıyla pâyidar kılınamaz!”
İç Güvenlik Yasasının küresel kapitalizmin oluşturmaya çalıştığı küresel polis devletinin yerel bir yansıması olarak da ele alınması gerektiğini savunan Kıyak, adaletin olmadığı bir yerde güvenliğin en baskıcı yöntemlerle bile sağlanamayacağını, Saray politikalarının baskıcı yasalarla, polis devleti uygulamalarıyla pâyidar kılınamayacağını belirtti ve yasanın geri çekilerek halktan özür dilenmesi gerektiğini ifade etti.
Eylem boyunca “Toplumsal Muhalefeti Sınırlayan İç Güvenlik Yasasına Hayır!” pankartı ile dövizler taşındı ve sloganlar atılarak tekbir getirildi.
Haber: Mustafa ÖZEKE
Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:
TOPLUMSAL MUHALEFETİ SİNDİRMEYİ AMAÇLAYAN
İÇ GÜVENLİK YASASI GERİ ÇEKİLMELİDİR!
Değerli halkımız,
TBMM’den bir oldubittiyle geçirilmek istenen İç Güvenlik Yasa Tasarısı derhal geri çekilmelidir.
İktidarın güvenlik söylemleriyle masumlaştırmaya çalıştığı bu yasa tümüyle bir baskı yasasıdır, baskının kılıflanma çabasıdır.
Özgürlük söylemleriyle iktidara gelen AKP, bu yasayı iktidarı için dikensiz gül bahçesi yaratma arzusuyla çıkartmak istemektedir.
Her tür muhalefet iktidar tarafından potansiyel tehdit algılamasıyla topluma sunulmak isteniyor.
“Makul şüphe” diye tamamen belirsiz, içi her tür iddia ile doldurulabilecek bir gerekçe uyduruluyor.
Arkadaşlar,
Herkes şunu iyi bilmelidir ki bu gerekçeyle tutuklanmayacak, baskılanmayacak hiçbir kişi ve hareket kalmayacaktır.
Valilerin alabildiğine “devletin kudretini” halka gösterecek güçler olarak sunulması AKP’nin en büyük çelişkilerinden biri olarak tarihe geçecektir. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözünü dillerinden düşürmeyen AKP yöneticileri devletin kudretini halka tercih ettiklerini bu vesileyle alenen ilan etmiş oldular.
Değerli halkımız,
Protesto yürüyüş ve eylemlerini türlü gerekçe ve istisna dayatmalarıyla yapılamaz hale getirmeye çalışan AKP hükümetinin özgürlükleri tamamen kendisi için istediği artık iyice belirginleşmiştir.
Silahlı ya da terörist gösterilerin iç güvenliği tehdit ettiği söylemi bu yasayı meşrulaştırmak için kullanılıyor.
Sorarız size, bunca faili meçhul, göstericilere dönük şiddet, biber gazı kullanımı hukuki olduğu için yasal dayanaklarla mı yapılmıştır? Yasalar “silah amacıyla bile yapılmış olmasa silah olarak kullanılan her türlü alet” diyerek şiddet araçlarını istisnasız tanımlamışken protesto hakkını kullanan herkes molotofla ilişkilendirilerek terörist unsurlar olarak topluma sunulmak, terörize edilmek isteniyor.
Şiddet eyleminde bulunmasa bile bir protesto eyleminde yer alan yüzü kapalı herkes, mesela inancından dolayı peçe takan müslüman kadınlar da iki yıla varan hapis cezasına muhatap olabilecekler.
Dostlar,
Şimdi soruyoruz sizlere; savcı kararı olmadan 48 saat gözaltında tutulmanın; keyfî arama ve göz altıların önünü açmanın anlamı nedir? Açıkça eski uygulamalara dönüş istenmekte, egemen siyasetlere karşı herhangi bir muhalif tavrın önü keyfi uygulamalarla kesilmek istenmektedir.
Savcı ve hâkim kararlarının bile ne kadar konjonktürel ve siyasi çekişmelerle paralel bir şekilde verildiğinin açıkça görüldüğü ülkemizde hukukun tümüyle devre dışı bırakılarak gerçekleştirilecek müdahalelerin nasıl bir seyir izleyeceğini düşünmek bile istemiyoruz!
Farklı siyasal-muhalif çıkışları doğrudan tehditle ilişkilendirerek tanımlamak bir iktidarın iç düşman perspektifine teslim olduğunun açık kanıtından başka bir şey değildir. Bu ülke iç düşman perspektifinin egemen olduğu bir öfke siyasetiyle yönetilemez. Halk düşman olarak görülemez!
Barış-çözüm söylemlerinin havada uçuştuğu bir zamanda böyle bir yasanın dayatılması egemenlerin niyetlerindeki problemi ele vermektedir.
Arkadaşlar,
6-8 Ekim olayları bu yasanın bir başka gerekçesi olarak sunuluyor. Yerine göre en küçük barışçıl gösterilere bile sert müdahalelerde bulunan devlet erkinin 6-8 Ekimde ortada görünmemesi ayrıca sorgulanmalıdır. Bu gerekçe faşizm üretecek iç güvenlik yasasını masum gösteremez.
Kardeşler,
Biz bu yasanın elbette sadece yerel dinamiklerle açıklanmasını eksik buluyoruz. Unutulmamalıdır ki kapitalizmin küresel polis devleti sahte özgürlük perdesi tarafından gizlenmekte ve oradan icra-yı sanat eylemekte, halkları zapt u rapt altına almaya çalışmaktadır.
Küresel polis devleti, küresel kapitalizmi her coğrafyada tehditlerden korumak üzere yeni kılıflarla pozisyonunu tahkim etmektedir. Türkiye’de yapılmak istenen de işte bunun devamıdır.
Arkadaşlar,
Güvenlik adaletten bağımsız düşünülemez. Adaletin olmadığı bir yerde güvenlik zaten en baskıcı yöntemlerle bile sağlanamaz.
Saray politikaları baskıcı yasalarla, polis devleti uygulamalarıyla pâyidar kılınamaz!
Şu bilinmelidir ki, insanların, grupların, farklı toplum çevrelerinin baskılanan, çalınan her türlü hukuku teslim edilmedikçe emin bir belde var edilemeyecektir.
Sözümüz şudur;
Canı yananların, ezilenlerin seslerini kısmaya çalışan bu tehdit ve baskı yasası derhal geri çekilmeli, böyle bir yola tevessül edildiği için halktan özür dilenmelidir.
EĞİTİM İLKE-SEN(İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası), TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği), ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği) adına Mustafa KIYAK