FaaliyetlerimizSendikamız Haber

Kadına Şiddet Evle Sınırlı Düşünülmemeli

Kadına yönelik şiddetin gündeme alındığı Sakarya küçük Millet Meclisi çalışmasına katılan Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, şiddetin sadece evle sınırlı kalmadığına ve yaşamın her alanında şiddetin var olduğuna dikkat çekti

Sivil toplum temsilcilerinin her ay belirlenen bir gündem hakkında kendi değerlendirmelerini paylaştıkları Sakarya küçük Millet Meclisi’nde bu ay genel gündem maddesi olarak “Kadına Yönelik Şiddet” konuşuldu

Eğitim İlke-Sen adına toplantıda söz alan MYK üyesi Beytullah Önce, kadına yönelik şiddetin sadece evle sınırlı tutulması gerektiğine, siyasal ve ekonomik düzenin, herkese olduğu gibi kadınlara da farklı boyutlarda şiddet uyguladığına dikkat çekti.

Aşağıda toplantıda ifade edilen görüşlerinin yazılı olarak düzenlenmiş hali yer almaktadır: 

“İnsanın insan üzerinde tahakküm kurmasının, onun haklarını ve özgürlüğünü baskı, şiddet ya da mecbur bırakma yolu ile gasp etmesinin, onun izzet ve onurunu çiğnemesinin kabul edilebilir yönü olamaz. Bu bağlamda kadına yönelik her türlü sözlü ve fiili şiddeti sonuna kadar eleştirmek gerekiyor. Yaradılışı itibariyle eşit cins arasında kendine güç bulanın zayıf gördüğünü ezmesi doğru değildir; lakin meseleyi sadece ölümcül sonuçlara yol açan ev içi şiddet parantezine de sıkıştıramayız. Tüm dünyada tartışıldığına göre sorunun sadece belirli bir coğrafyaya, toplumsal gruba ya da kültüre bağlı olmadığı da görülüyor. O halde meseleyi çok boyutlu ele almak gerekecektir. Oysa kadına yönelik şiddet kamuoyuna sadece ev içi şiddet parantezine sıkıştırılarak yansıtılmakta, sorunun bir boyutu tamamına teşmil edilmektedir. Ev içi şiddet ise yalnızca ölümcül sonuçlarıyla gündeme getirilmektedir. Sorunun bu görünen yüzünün, görünmeyen boyutlarındaki şiddeti gizlediği kanaatindeyim.

Birkaç dakikada tüm boyutlar konuşulamadığı için ben göz ardı edilen birkaç çelişkiye dikkat çekmek istiyorum. Bugün binlerce kadın sokakta yaşamaya terk edilmiş ve şiddete açık hale getirilmiştir. Daha da kötüsü ise on binlerce kadının köleliğin en acımasız, ağır ve üstelik yasallaştırılmış biçimiyle genelevlerde devlet denetiminde hayatsız bırakılmasıdır! Sadece 56 genelevde 3 binden fazla kadın, genel tabloda ise 100 bine yakın kadın, her gün ağır bir şiddete maruz kalmakta, izzeti ve onuru hiçe sayılmaktadır. Böyle bir durum karşısında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı diye bir kurumun varlığı trajikomik bir şakadan ibarettir. Çünkü devletin bizatihi kendisi kadınları nesneleştirmekte, onları köleleştirmekte ve insanlığına yönelik şiddet uygulamaktadır.

Bugün 1 Mart. Bu da Irak tezkeresi vesilesiyle Irak’ın işgalini hatırlatıyor. Peki kadına yönelik şiddet gündeme geldiğinde, yüz binlerce kadının katliam, işkence, tecavüz gibi insanlık dışı uygulamaların en acımasızına uğraması neden soruna dâhil edilmez? Irak, Afganistan, Suriye ya da başka bir ülke… Kadınların en ağır şiddete maruz kaldığı bu ülkelerde tablo ortadayken, sorunun müsebbibi sayılabilecek devletlerin kadına yönelik şiddetten, onları ‘özgürleştirmek’ten bahsetmeleri ve kurtarıcı rolüne soyunmaları pespayelikten başka bir şey değildir!

 

Yine insanların açlık, sokakta kalma ve benzeri korkularla tehdit edilip, aile boyu çalışmaya mahkum edilmesi, açlık sınırının dahi altında bir asgari ücretle çalıştırılıp emeklerinin karşılığının verilmemesi ve yine bu konuda en çok kadın emeğinin sömürülmesi de ekonomik düzenin kadına yönelik bir şiddeti olarak neden değerlendirilmesin?

Her ne kadar sorunu bu yönüyle tanımlamasam da, konunun böyle bir yansıması olduğunu da atlamamak gerektiğini düşünerek belirtmek isterim ki, başörtüsü yasağı da kadınların izzetini ve onurunu hiçleştirmeye yönelik bir devlet şiddeti olarak sürmektedir. Dün yıldönümü olan 28 Şubat 1997’den bugüne 10 milyondan fazla kadının hayatı etkilenmiş, etkilenmeye devam etmektedir. Buna karşı ikna odaları gibi bir nevi psikolojik şiddetin, işkencenin faili olarak ismini zikredebileceğimiz Nur Serter, Meclis’te vekildir. Böyle bir durum varken, CHP’nin kadınlardan, kadına yönelik şiddetten bahsetmesi de anlamsızlaşmaktadır. Görüyoruz ki, bu konuda ne hükümet ne de muhalefet temiz bir sicile sahip değildir!

Kısaca kadına yönelik şiddet çok boyutludur ve sadece ev içi şiddetin gündeme getirilmesinin, diğer şiddet biçimlerini perdelemesine karşı dikkatli olunmalıdır.”