EylemlerimizManşetSendikamız Haber

Tokat 1 Mayıs: Adalet Ve Özgürlük Mücadelemiz Sürüyor!

2014 Yılında da Tokat’ta 1 Mayıs için alanlara çıkan Eğitim İlke-Sen,  TOKAD, Tasfiye Dergisi ve Özgür Yazarlar Birliği düzenledikleri eylem ve yürüyüşle bir kez daha adalet ve özgürlük taleplerini dillendirdiler.

Yürüyüşten önce Yeraltı Çarşısı üzerinde gerçekleştirilen eylemde İşçi-Der Temsilcisi Çetin YILDIRIM selamlama konuşması yaparken Eğitim İlke-Sen üyelerinden Şinasi Uludoğan 4/C’lilerin sorunlarını ve yaşadıkları mağduriyetler hakkında konuştu.

Topluluk adına basın açıklamasını ise Eğitim İlke-Sen Genel Mali Sekreteri Yunus AKKOÇ okudu. AKKOÇ  açıklamasında 1 Mayısın insanoğlunun adalet ve özgürlük mücadelesinin en kıymetli günlerinden biri olduğunu, hayatı kıskacına alan kapitalist kuşatmaya insanın verdiği mücadelenin sembolü sayıldığını vurguladı.

Yunus AKKOÇ, kapitalist politikaların hayatın bütün alanlarını yağmaladığını vurguladı. “Yoksulların, ezilenlerin, sömürülenlerin yanında Hakkın ve hakikatin sesini yükselteceğiz! Bizi Allah ile aldatanlara asla fırsat vermeyeceğiz!” şeklinde devam etti.

2014_0501_1-mayis-tokat-2

Basın açıklamasından sonra Gaziosmanpaşa Stadyumunun önünde bir araya gelen korteje katılarak Cumhuriyet Meydanına kadar bir yürüyüş gerçekleştiren topluluk eylem ve yürüyüş boyunca sık sık “Yaşasın Küresel İntifada, Esnaf batıyor sermaye büyüyor, Kahrolsun kapitalist yağma düzeni, İşçiler ölüyor sermaye büyüyor, Taşeron düzeni emekçinin düşmanı, Uyan diren özgürleş, Katil NATO Ortadoğu’dan defol, Mısır halkı yalnız değildir!, Tevhit adalet özgürlük, Başörtüsü özgürlük sancağımızdır, Katil ABD işbirlikçi AKP” gibi sloganlar attı, tekbir getirdi ve hep birlikte “Dağlardayız biz ovalarda” marşını söyledi.

Çok sayıda dövizin yanı sıra eylem ve yürüyüşte “Küresel Kapitalizme Karşı Küresel İntifada, Asgari Ücret Köleliktir, Kölelere Özgürlük, , Asgari Ücret Değil Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, , Kapitalist İfsada Kulun Kula Kulluğuna Hayır, Fekkü Ragabe Kölelere Özgürlük” gibi pankartlar taşındı.

Haber: Mustafa Özeke

2014_0501_1-mayis-tokat-3

Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:

1 MAYIS: ADALET VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELEMİZ SÜRÜYOR!

Sevgili dostlar,

Yine ve yeni bir 1 Mayısta kapitalist yağma ve talanın karşısına dikilmek için meydanlardayız!

Tabiatı, hayatı ve insanlığı yerel ya da küresel hiçbir ayrım yapmadan iliğine kadar sömürüp köleleştiren kapitalist ifsada dur demek için meydanlardayız!

Açlık sınırının çok çok altında, 846 lirayla yaşamaya mahkûm edilen milyonlarca asgari ücretlinin artarak devam eden köleliğine isyan etmek için meydanlardayız!

Marketlerde, mağazalarda, tekstil atölyelerinde, inşaatlarda asgari ücret bile alamayan, sigortasız çalıştırılan, kölelik standartlarının bile çok altında çalışmak zorunda kalan milyonların çığlığı olmak için meydanlardayız!

İşçileri sömüren, onları güvencesizliğe mahkûm eden taşeroncu politikalara karşı çıkmak için meydanlardayız!

Hırsların esir aldığı zengin hayatların arzularına köle edilerek iş cinayetlerinde katledilen emekçilere yapılan zulümleri ifşa etmek, yeni zulümleri engelleyecek direnişlere omuz vermek için meydanlardayız!

Sosyal devleti öldüren; sendikasızlığı, esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatıp emeği ucuza kapatan, bir ucu 12 Eylülcülere, diğer ucu AKP iktidarına uzanan vahşi neoliberal politikalara karşı çıkmak için meydanlardayız!

Adalet talebiyle 1 Mayısta sokaklara çıkmak isteyen emekçileri meydanlardan kovmak isteyen, şehri onlara yasaklayan gücün karşısına dikilmek için meydanlardayız!

2014_0501_1-mayis-tokat-4

MİT, MEB, TİB, HSYK gibi yeni yasal düzenlemelerle oluşturulmak istenen yeni vesayet düzenine karşı çıkmak için meydanlardayız!

Şehirlerimizi azgın kapitalist yağmanın talanına açıp halkımızı kırdan süren; göğü delerek Rabbimize karşı ululanan binaların, arabaların cenderesinde insanlara can çekiştiren kent politikalarına karşı çıkmak için meydanlardayız!

Libya’dan Afganistan’a, Irak’tan Pakistan’a, Suriye’den İran’a kadar İslam halklarını, Ortadoğu’yu baştanbaşa esir etmek isteyen batılı emperyalistlere, onların kanlı jandarması terörist NATO’ya karşı onurumuzu ve ülkelerimizi savunmak için meydanlardayız!

Katil NATO’yu Malatya’dan, İzmir’den; emperyalist ABD’yi İncirlik’ten söküp atmak için meydanlardayız!

Mısır’da, halkın sesini idam tehditleriyle kısmaya, onları terbiye etmeye çalışan katil ve zalim darbecilere karşı meydanlardayız!

Suriye halkını korkunç bir ateşe atan yerel ve küresel zalim güçlere karşı çıkmak için meydanlardayız!

2014_0501_1-mayis-tokat-6

Arkadaşlar!

Dünya, adalet ve özgürlük mücadelesinin arenası… İnsanın varoluşundan bu yana bu böyle! Biz vahiyden aldığımız referansla adalet ve özgürlük mücadelesinde saf tutmak için bir araya, yan yana, omuz omuza geldik.

1 Mayıs bizim için insanoğlunun adalet ve özgürlük mücadelesinin kıymetli günlerinden biridir. Hayatı kıskacına alan kapitalist kuşatmaya insanın verdiği mücadelenin sembol günlerinden biridir 1 Mayıs!

İnsanı köleleştiren; emeğini, inancını sömüren zalim ve fâsık güçlere karşı Müslümanlar olarak ezilenlerden yana olmak için meydanlardayız! Adaletin terazisinin ancak Kur’an’ın aydınlık dünyasını rehber edinerek doğrultulabileceğine inanarak meydanlardayız!

Arkadaşlar,

Kapitalist saldırı ne insanı sağlam bırakıyor, ne tabiatı! Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de, Rum suresinde ifade ettiği “İnsanların elleriyle yapıp ettiklerinden dolayı karada ve denizde fesat çıktı!”  hakikati, neoliberal kapitalist saldırganlığın egemenliğini ilan ettiği günümüzde daha net bir şekilde kendini göstermektedir.

Ancak biz İslami muhalefet ve mücadele umudunun her zaman mümkün olacağı inancıyla alanlarda, salonlarda, dergi ve kitap sayfalarında bütün gayretimizle yer almaya devam edeceğiz. Yoksulların, ezilenlerin, sömürülenlerin yanında Hakkın ve hakikatin sesini yükselteceğiz! Bizi Allah ile aldatanlara asla fırsat vermeyeceğiz!

Firavun’un karşısına köleleştirilen İsrailoğullarını kurtarmak azim ve kararlılığı ile dikilen Musa, Nemrud’un karşısına ateşe atılma tehdit ve cezasına rağmen müthiş iradesiyle dikilen İbrahim, Ebu Cehil’in karşısına “fekkü ragabe-kölelere özgürlük” şiarıyla yeni ve bambaşka bir adil dünya idealiyle dikilen Muhammed gibi yerel ve küresel zalimlerin karşısına dikileceğiz!

2014_0501_1-mayis-tokat-5

Arkadaşlar,

Sömürü ve zulüm politikaları çok boyutludur, kendi aralarında örgütlüdür. Her vesileyle örgütlenen bu zulüm ve sömürü politikalarına karşı ancak örgütlü direnişlerle karşı koyabiliriz.

Grevin, boykotun, eylemliliklerin gücünü, hak ve adalet üzere birlikte olmanın her türlü pratiğini zorlamalıyız. Şeytani egemen güçlerin kapitalizmin mü’minleri haline getirdiği insanları vahyin aydınlığında diriltme çabamızın ancak direniş alanlarını genişletip bereketlendirmekle mümkün olabileceğini unutmayalım.

2014_0501_1-mayis-tokat-7

2014’ün 1 Mayıs’ında, bu meydanlardan bir kez daha seslenerek bitirelim konuşmamızı:

Ey bütün mazlum ve mustazaf halklar,

Ey emeği, inancı, dili, ülkesi, havası, suyu, nesilleri ifsat edilip sömürülen, yağmalanan ezilen halklar,

Ey emperyalistlerin, kapitalistlerin kuşatmasında can çekişen halklar,

Gelin birlikte direnelim, Kur’an’ın rehberliğinde adil ve özgür bir dünyayı birlikte kuralım!

eğitim ilke-sen, tokad, özgür yazarlar birliği, tasfiye dergisi

One thought on “Tokat 1 Mayıs: Adalet Ve Özgürlük Mücadelemiz Sürüyor!

  • DEVLET HİYERARŞİSİNE VAHYİN PENCERİSİNDEN BİR BAKIŞ
    İttihat ve Terakkinin İstanbul Bürokrasisi Ankara’ya oradan da ülkenin her yanına bir virüs gibi yayılmıştır. Devlet denilen aygıt tabiri caizse Osmanlıda olduğu gibi kendine hizmette kusur etmeyecek memurları her yere yerleştirmiş ve onlarında işine yarayan ayrıcalıkları onlara vererek alan razı veren razı olunan bir konumda ömrünü devam ettirmiş ve devam ettirmektedir. Bu gün devletin kurumlarında kendisine verilen statüden dolayı tek bir işten başka bir şey yapmayan yaptırılmayan ve yaptırmayan bir anlayışın hâkim olduğunu görüyoruz. Kanunların arkasına sığınarak ve kanunların kendilerine verdiği avantajı kullanarak masasını sildirmeye çöpünü döktürmeye taşeron elemanlarının alındığı bir hantal, çarpık köhne gayri insani ve gayri ahlaki bir bürokrasi ve hiyerarşik yapıyla karşı karşıyayız. Hizmetliden ya da taşeron elemanından ayağına çay getittiren masasının tozunu aldıran memur oldum diye iki üç kat maaş alıp tek bir işten başka bir şey yapmayan ( tabi kanunların arkasına sığınarak) memurların milyonlarca olduğu bir ülkede ne adaletten ne kardeşlikten nede Müslümanlıktan bahsedilebilinir. Allah’tan değil de kanunlardan korkulan ya da referans alınan bir ortamda Amir pozisyonunda olanlarda taşeron elemanlarına ve 4C’lilerin sırtına yükü yüklemekte ve bir başka adaletsizliğe de onlar imza atmaktadırlar.
    On pula bir işin yapıldığı bir memur anlayışı bir de statükosu olmadığı için tıpkı 4Cliler gibi bir pula on işin gördürüldüğü bir anlayış ve tabiri caizse amirin kime gücü yetiyorsa ona yüklendiği ve adalet ve kardeşlik anlayışının sadece lafta kaldığı çalışma ortamları. Elbette bu ortamlarda çalışma barışından ve kardeşlikten elbette söz edilemez. Sırf bu gibi çarpıklıkları dile getirdiğimizden dolayı amirimiz tarafında sosyalistlikle suçlanan biri olarak bunları kamuoyunun vicdanına havale ediyorum
    Şimdi bunları yazarken Memur olanların bana kızacağını biliyorum. Ben hakikaten çalışan ve adil olan Memurları ve Amirleri tenzih ederim. Ancak ne var ki ülkemin pürmelâli maalesef böyledir.
    Her Cuma günü Cuma namazında “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Nahl Suresi 90. Ayetini dinleyenlerin bir hafta boyunca idare ettikleri kurumlara ve elleri altında bulunanlara karşı olan tutum ve davranışlarına bir bakmaları ve ayetin gereğini yapı yapmadıklarının muhasebesini yapıp bir hafta sonraki cem olunan mescitlerde bunun hesabını omuz omuza saf bağlayıp namaz kıldığı insanlara vermeleri gerekir.

    Hz.Muhammedin ümmeti olmakla övünen bu insanların şapkalarını önüne alıp düşünmeleri gerekmez mi. Özel işlerini hanımlarına dahi emretmeyen herkes gibi yiyip herkes gibi giyinen herkesle beraber aynı yere oturup kalkan ve asla taht ve koltuklara düşkünlük göstermeyen, özel odalar yaptırıp oradan insanları yöneten biri değildi Hz. Muhammed. Onun örnekliği sakalında cübbesin de değil yalın ayaklılarla aynı sofrayı paylaşıp kölelere özgürlük feryadı idi. Onun örnekliği kadınların kızların diri diri toprağa gömülmesine ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görülmesine karşı vermiş olduğu çetin mücadele idi. Onun mücadelesi Ebu Cehillerin, Ebu Leheblerin, Velid bin Muğirelerin Mekke’de oluşturmuş oldukları aşılmaz statükolar idi..
    Bu gün günümüz Müslümanlarının bir mescidde bir tarağın dişleri gibi eşit bir şekilde saf bağlayıp namaz kılıp ta namazdan sonra aynı eşitliği ve kardeşliği bir kenara atarak statükoculuk yapmaları makam ve mevki mücadelesi vermeleri ne kadar hazin değil mi?.. Şimdi birileri hemen hoplayacak ve ” benle mi geldin, ben dirsek çürüttüm. Ben yıllarca okudum ben şöyle ettim böyle gettimm… Hep ben ben ben, Enaniyet tavan yapacak, Zaten budur insanların arasındaki bu yanlışların devamını sağlayan. Ben kazandımcılardır bu ülkede toplumsal barışın hakça bölüşümün ve adil paylaşımın olmamasını sağlayanlar. Evet, her alan ve anlamda yeniden yapılanmaya bir zihniyet ıngılabına çok acilen zaruret vardır. Evet, yukarıda sosyal medyada günler önce belirtmiş olduğum tespitlerin herkes tarafından üzerinde düşünülmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum. Bunları söylerken kimselerin mağdur edilmesine de asla rıza göstermem. Lakin ülkedeki mevcut sistemin kokuşmuşluğu bizleri köklü çözümlere götürmedikçe bu kokuşmuşluğu kullananlar çok olacaktır ve insanlarımızın maddi ve manevi yetersizliğinden yararlanarak saltanatlarını devam ettireceklerdir.
    Statükoculuğun yanlış uygulandığı bir ülkede adaletten ve kardeşlikten asla bahsedilemez. Bir takım vesayetlerin yıkıldığı ama yerine başka vesayetlerin oluşturulduğu ama bir türlü tevhid ve adalete dayalı bir ortamın oluşturulmadığı bir ülkede genel huzurdan bahsedilemez. Mevcut kapitalist dünyanın ekonomik çarklarının işletildiği ülkemizde asgari ücretliden tutunda 4C’lisinden memuruna,taşeron şirketlerde 12,13 saat hatta daha fazla çalıştırılandan, tarım işçilerine, sanayilerdeki çıraklardan tersanelerdeki ağır şartlarda ve yerin binlerce metre altında çalışanlara kadar insanlar sürekli işsizlikle ve başka başka gerekçelerle tehdit edilmekte ölümü göstererek sıtmaya razı olunması istenmektedir..İktidar da olan ve partisinin sıfatı olarak belirlemiş olduğu adalet ve kalkınmayı genele şamil kılamayan iktidarın acı sonunu da bu gayri adil gelir dağılımı ve gayri insani bürokratik yapı ve statükoculuk getirecektir.
    Küfür, şirk ve gayri adil sistemler, insanları ferdiyetçi bir yaşam alanına çekerek bir başkasının veya başkalarının mağduriyetine duyarsızlığını sağlamışlardır. Her makam ve mevki sahibi olanlar, her hangi bir kurumda işini eşini bulmuş ve 657 ile devlete bağlanmış olan memurlar bu ben merkezli yaşam biçiminin kuşatmışlığından dolayı kendisi dışında olan bitene her daim tepkisiz kalmışlardır. Kamuda çalışan bir diğer kesim olan işçilerde tıpkı memurlar gibi yine bu kokuşmuş sistemin zaman zaman avantajından zaman zamanda dezavantajında paylarına düşeni almışlar ve sistem memur işçi arasındaki itişme ve çekişmeden her daim yararlanan olarak hayatını daha uzun süreli devam ettirme imkânı bulmuştur.
    Elbette ki bir takım işlerin görülebilmesi için bir takım farklılıklar olacaktır. Yani emir veren ve emir alan ve aldığı emir gereği görevini yapan ve verdiği emir gereği sorumluluğun bilincinde olanlar olacaktır olmuştur da. Ama bu hiyerarşik yapı adalet temelli oluşmadığı için adaletsizlikler ve zulümler ortaya çıkmıştır.
    Ancak Allah azze ve celle aynı zamanda Nahl Suresi 71. Ayetinde şöyle buyurmaktadır.” Allah rızık alanında bir bölümünüzü diğerlerinizden üstün kıldı. Üstün konumdakiler rızıklarını, buyrukları altındaki yoksullarla paylaşmıyorlar ki, herkes eşit geçim düzeyine kavuşsun. Acaba Allah’ın nimetlerini inkâr mı ediyorsunuz?”
    Dolayısıyla Kendisini Müslüman olarak tanımlayan bizlerin sadece şikâyet etiğimiz alanlarda değil tüm alanlarda bu çürümüş hantal yapıyı değiştirmeye yönelik köklü çözümler ve değişimler önermemiz gerekmektedir. Geçmiş kavimlerin helak olmuşluğunu öncelikle devletlerin sistemlerin ve toplumların çürümüşlüğün de aramak gerektiğini düşünüyorum.
    Allah’ın arzını yani esenlik barış ve refah yurduna çevirmenin yolunun Allah’ın bizler için indirmiş olduğu vahyin neşet ettiği yaşam tarzından geçtiğini ve sosyal siyasal, sınıfsal ve ekonomik farklılıkların uçurumlaşmadığı, hiç bir kimsenin kapitalizmin zehirli elması olan faizci tefeci banklarına bulaşmadığı bir dünyanın ancak yaratıcımızın bizler için uygun gördüğü paylaşımcı ve adilane olarak bölüşümcü bir anlayışla mümkün kılınabileceğini tüm vicdan sahibi insanlara duyurmak isterim. Son olarak Rabbimiz yüce kitabında “Bu böyledir. Çünkü bir toplum, sahip olduğu iyi bir niteliği değiştirmedikçe, Allah da o topluma vermiş olduğu nimeti değiştirmez. Hiç şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. Enfal Suresi 53. Ayet
    “İnsanı önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır, onu Allah’ın emri ile gözetlerler. Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Allah, bir toplumun herhangi bir kötülüğe uğramasını dileyince, onu hiç kimse önleyemez. İnsanların Allah’tan başka hiçbir koruyucusu, kayırıcısı yoktur” .Rad suresi 11. Ayet
    Bu değişim ve dönüşümü vahyin istediği şekilde gerçekleştirmek dileğiyle…

    Şinasi ULUDOĞAN
    05.08.2014 Salı
    TOKAT

Yorumlar kapatıldı.