Egemenlerin ve Sermayenin Değil, Rabbimizin Kuluyuz!
Egemenlerin ve Sermayenin Değil, Rabbimizin Kuluyuz!
Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, Emek ve Adalet Platformu, TOKAD ve ÖYB 1 Mayıs yürüyüşü için Fatih’teydiler. Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii önünde saat 11:30’da başlayan yürüyüş Fatih İtfaiye Parkında sona erdi. Slogan ve marşlar eşliğinde ilerleyen yürüyüşün ardından parkta yapılan konuşmalarla program sona erdi. Zeki Kılıçaslan, Basri Özgür, Adnan Kondak, Kadrican Mendi, Doğan Özlük, Şinasi Uludoğan ve Recai Yurdan birer selamlama konuşması yaptıktan sonra basın açıklaması okundu.
Açıklamanın tam metni şu şekilde:
Egemenlerin ve Sermayenin Değil, Rabbimizin Kuluyuz!
Bismillahirrahmanirrahim
Emeğin, emekçinin, ezilenlerin, bütün mazlum ve mustazafların yanında saf tutan sevgili dostlar!
Farklı kıta ve coğrafyalarda emeğinin, alın terinin hakkını talep eden, barış ve huzur içinde bir hayatın peşine düşen bütün dünya halklarının zulme ve zalimlere, haksızlık ve gâsıplara, kapitalizme ve emperyalistlere karşı ayağa kalktığı 1 Mayıs’ta küresel isyan çığlığına sesimizi katmak için yine bir arada, meydanlardayız.
Kardeşler!
1 Mayıslarda bütün bir yeryüzünde insanları sokaklara, meydanlara çıkaran gerekçeler katlanarak çoğalıyor. Zulmün çarkları yerelden küresel ölçeklere uzanan bir kararlılıkla dönmeye devam ediyor. Adalet arayışının sesi kısılmak, önü kesilmek isteniyor. Egemen azınlıkların dışında kalan bütün bir insanlık kalıcı hâlde köleleştirilmek isteniyor.
Bu karanlık tablo karşısında adaletin peşine düşüp hakikatin kapısını aralamaya çalışanlar yolda kalmış, ezilip dışlanmış, köleliği kader olarak kabullenmesi istenmiş mazlumlara el vermek için direniş hatlarını kurup genişletmek; tevhid, adalet ve özgürlük çağrılarını yaygınlaştırmak için omuz omuza meydandalar.
Kardeşler,
Bugün alın teri ve emekleriyle hayata tutunma mücadelesi verenler ağır bir kuşatma altındadır. Bütün dünyayı cehenneme çevirme niyetindeki küresel neoliberal faşizm düzeni ülkemize de karabasan gibi çökmüştür. Milyonlarca emekçi, işçi, köylü, esnaf, akademisyen, kamu çalışanı, kadın, erkek, genç, yaşlı herkes bu zalimliğe muhatap olmakta, hayatı her geçen gün daha da zorlaştıran şartlara mahkûm edilmektedir. Adaletten, insanlıktan nasibini almamış efendiler milyonlarca işçiyi açlık sınırının altındaki 1603 liralık asgari ücret zulmü altında tutmaya ve emeğin ürettiğini gasp edip Allah’ın herkes için verdiği nimetlere el koymaya devam ediyorlar. Bizler bu hırsızlık düzenine karşı hakça üreterek hakça bölüşümü ve âdil paylaşımı savunmaya devam edeceğiz, bu idealin peşini asla bırakmayacağız!
Arkadaşlar!
Asgari ücret ve taşeron koşullarında çalışmanın dayatıldığı kitlelere dönük olarak iktidar ve sermaye çevrelerinin aldatıcı politikaları hiçbir ahlâkî sınır tanımayarak devam ediyor. Zaten özel sektördeki taşeronluğu içermeyen bir “taşeron işçilere kadro tartışması” maalesef birtakım sahte düzenlemelerle sulandırılmış, yüz binlerce emekçinin küçük hayalleri bile katledilmiştir. 4C’lilerin 4B kadrosuna alınması aldatmacası sürekli olarak emekçilerin aleyhine işleyen bu güvenilmez politikalara tuz biber ekmiştir.
Kardeşler,
Kapitalist hırsların bir sonucu olarak artık sıradanlaşarak kanıksanması istenen iş cinayetleri alabildiğine sürmektedir. İnşaatlarda, madenlerde, fabrika ve atölyelerde işçi kardeşlerimiz bu hırsların bir sonucu olarak can vermeye devam etmekte, rızıklarını temin etmek için gayr-i insani koşullarda saatlerce ter akıttıkları işlerinin başında kan akıtmakta; evlatlarına, ailelerine doyamadan yaşadıkları dünyayı iş cinayetlerine kurban giderek terk etmektedirler. Her ay 200’e yaklaşan bu cinayetlerin hesabı verilmemekte, piramitleri inşa ederken sayısız kölenin canına kıyan Firavun barbarlığı modern zamanlarda yeni şekillerde kendini var kılmaktadır.
Dostlar,
Bütün bir toplumu teslim almak isteyen kapitalist sömürü düzeni çalışanları kölelik şartlarında ezerken milyonlarca insanı işsizliğe, çaresizliğe mahkûm eden bir sarmal örmüş, bu mekanizmaya yaslanan bir zulüm sistemi kurmuştur. Küresel tarım ve finans şirketlerinin arzuları doğrultusunda köylü-çiftçi halkımızın tütün ve sigara fabrikaları, dolayısıyla da bunlara bağlı üretim yapan tarım arazileri ellerinden alınmış, nükleer ve HES saplantıları tabiatla savaş aşamasına gelmiş, bütün bir kamuya ait olması gereken dağlar, yaylalar, madenler, dereler ve nehirler birbiri ardına çıkarılan özelleştirme yasalarıyla sermayeye peşkeş çekilmiş; toprağından, tabiatından ve ekmeğinden kopartılan çiftçi ailelerimiz büyük şehirlere doğru dayatılan göçün acımasız sonuçlarına mahkûm edilmiştir. Bir tür iç mülteci statüsüne düşen halkımız sahipsiz ve geleceksiz bırakılmıştır. Herkes ve en başta elbette egemenler bilmelidir ki bu sistematik zulme karşı durmayı en büyük vazife görerek itirazımızı sürdüreceğiz!
Adaletin peşinde, zulmün karşısında olan kardeşler,
Acımasız OHAL düzeninde haksız ve hukuksuz bir şekilde meşru bir zemini olmayan KHK’larla işlerinden, ekmeklerinden edilen, hapislere yollanan, intiharlara sürüklenen, hastalıkların, deniz ve nehirlerde iltica ölümlerinin pençesine düşürülen on binlerce kamu emekçisinin yaşadığı trajediler bütün toplumun önünde cereyan etmekte ancak göstermelik olarak vâr edildiği açık olan kurul ve kurumlardan adalete dönük adımlar gelmemektedir. Kalıcı hâle getirilen OHAL düzeninde insanların hiçbir platformda kanaat belirtmesine izin verilmemekte, ihraçlar, gözaltı ve hapisler, patronları kollayan grev yasakları tehdit olarak herkesin üzerinde sallandırılmaktadır. Akademide serdedilen farklı her görüş boğulmakta, öğrenci ya da öğretim üyesi demeden eleştirel tutum takınanlar cezalandırılmaktadır. Korku ikliminin kalıcı olması için çalışan OHAL’in kalkması ve KHK’ların iptal edilmesi öncelikli hedeflerimizden olmalıdır. Adil yargılama olmaksızın yapılan cezalandırmalara rıza gösterilmesi asla kabullenilemez! Ülkenin dört bir yanında peşi sıra yükselen cezaevi inşaatlarıyla işaret edilmek istenen bir geleceği reddetmeli, bütün dünyayı çoktandır açık cezaevine çeviren küresel yağma ve baskıcılığa karşı küresel intifada ağlarını örmenin imkânlarına bakmalıyız.
Dostlar,
Yüz yıllık Kürt meselesi adil bir çözüme ulaştırılmadığı için derinleşmekte, içinden çıkılmaz bir duruma gelmekte, Ortadoğu ve dünya gündeminin neredeyse temel belirleyeni olmakta, savaş ve ayrışmaları tetiklemektedir. Kürt sorununa âdil, hakkaniyetli bir çözüm ufkunda ısrar etmeli, yükseltilmek istenen faşizme karşı kardeşliği ve adaleti emreden Kur’ânî yönlendirmelere teslim olmalıyız.
Sevgili dostlar,
Her geçen gün küresel şer odaklarının kapışma arenası hâline gelen Ortadoğu tümüyle bir yangın yeri haline gelmiştir. Milyonlarca mülteciye, yıkılan şehirlere, kaybolan yarınlara neden olan iç savaş ve dış müdahaleler kardeş halklarımızın hayatını derinden yaralamıştır. Öncelikli olarak beyan etmek isteriz ki mülteciler kardeşimizdir. Yeryüzü Allah’ındır, herkes her yere hicret edebilir, sığınabilir. Irkçılık şeytandandır. Ümmetin bütün unsurlarıyla, kimliği ne olursa olsun bütün mazlumlarla dayanışmak şiarımız olmalıdır. Mültecilerin zor durumunu fırsat bilen sömürücülerden hem Allah katında, hem bu dünyada davacıyız. Suriye’deki savaş gerekçesiyle birbirlerine üstünlük kurmaya çalışan, coğrafyamızı bombaya, fitneye boğmak isteyen bütün güçleri ve onların yardımcılarını lânetliyoruz. Katil ABD’nin öncülük ettiği küresel emperyalizmin desteğindeki Siyonist saldırganlığa karşı yurtlarına dönme mücadelesi veren ve Kudüs’ü savunmayı ne pahasına olursa olsun sürdüren Filistin halkını ve intifadayı selamlıyor; İsrail’le dostluk anlaşması yapan, emperyalistlerin Suriye’ye saldırmasını onaylayan AKP iktidarını tekrar kınıyoruz! İlkesizlikleri halklarımıza, ümmete dayatan politikaların acılarımızı ne ölçüde katmerleştirdiğinin farkındayız ve bu duruma gücümüz yettiğince karşı çıkacağız!
Kardeşler,
Bugün 1 Mayıs… Ezilenlerin, yoksulların, hürriyeti gasp edilen bütün insanların dayanışma gününde bizler kapitalist-faşist saldırganlıklara uğramış, emperyalist kuşatmalarca çevrelenmiş, hayatları ve bir insan gibi yaşama umutları çalınmış halkların yanında olduğumuzu bir kez daha beyan etmekle kendimizi mükellef sayıyoruz. Tüm kalbimizle inanıyoruz ki zulmün çarkları elbet bir gün kırılır! Adaletin, barış ve huzurun güneşi elbet bir gün bütün bir yeryüzünü ışığa keser! Şeytanî karanlıklara karşı Tevhidin aydınlığı insanlığa çıkış yolunu gösterir. Yeter ki adalet için savaşalım, zulüm karşıtı cepheyi güçlendirelim!
Şüphesiz ki Allah adaleti emreder, azgınlığı ve fenalığı yasaklar!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)