Eğitimi ne yapacağız? Eğitimle ne yapacağız?
Eğitimle ilgili basit ama önemli birkaç sorunumuz var.
Çocuklarımızı ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Çocuklarımıza ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Çocuklarımızla ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Her ne kadar birbirine yakın gibi görünse de, her bilmediğimiz sorun alanın altından daha başka bir sürü sorun çıkıyor.
Çocuklarımızı ne yapacağımız meselesi, daha çok ailelerimizin derdi.
Çocuklarımıza ne yapacağımız, eğitim sistemine yön verenlerin meselesi.
Çocuklarımızla ne yapacağımız ise daha çok öğretmenleri ilgilendiriyor.
Bu kadar önemli bir meselenin taraflarının birbiriyle sağlam bir diyalog içinde olmaması da tabi ayrı bir sorun.
Aileler, çocuklarının ne için eğitim-öğretim görmeleri gerektiği hususunda genellikle somut fikir sahibi olmuyor.
“Madem okul var; göndermek lazım.”
“Madem herkes çocuğunu okula gönderiyor; o zaman bizimkini de göndermeliyiz.”
“Madem bu çocuk okula gidecek, iyi bir okula gitsin.”
“Madem iyi bir okula gidecek, o zaman iyi bir okula gitmesi için alması gereken derslerin kursuna gitsin.”
Okula gitmek için okula gitmek gibi enteresan bir kısır döngü; yani çocukları daha iyi okullara göndermek için ya özel kurslara yönlendiriyoruz ya da destek eğitimine ihtiyaç duyuyoruz.
Ama bu kadar okula gitme talebinin karşılığında alınacak eğitimin, görülecek öğrenimin çocuklarda hangi bilgi, düşünce ve davranışları kazanacaklarını bu kadar dert etmiyoruz.
Çocukların iyi bir eğitim alması için gereken şartları sağlamaya koşturan, buna çaba, zaman ve para harcayan veliyi bilinçli kabul ediyoruz ama velilerin eğitimde açık ya da örtük şekilde inşa edilmesi hedeflenen bilinçle ilgili bir meselesi olup olmadığını pek düşünmüyoruz.
Bunu şimdilik bir kenara bırakıp, çocuklarımıza ne yapılacağı bahsine geçelim.
Öyle ya, bu kadar çocuk okula gönderiliyor; eğitim sistemine yön verenler, bu çocuklara ne yapmayı amaçlıyor; düşünüp, sorguluyor muyuz?
Sürekli değişen öğrenci seçme, eleme, sınama yöntemlerine dikkat ettiğimiz kadar, çocuklarımıza eğitim sisteminde yüklenmek istenen misyonu, kimliği, kişiliği de dikkatle inceliyor muyuz?
Eğitim sistemini kuranlar, bozanlar, yeniden yapılandıranlar; tüm bu yap-boz tahtasıyla aslında ortaya bir bütünü çıkarmaya çalışıyor; işte o bütüne dair bir fikrimiz var mı?
Eğitimde kendi pedagojik iktidarını kurmaya çalışanların bununla varmak istedikleri bir takım hedefler var; peki o hedefler, topluma, kamuya ne sağlıyor?
Ne kadar katkı sağlıyor, nasıl bir katkı sağlıyor?
Bunları sorguluyor muyuz?
Son olarak, bu kadar çocukla ne yapacağımız konusuna geçelim.
Öğretmenler, her gün okul kapısından giren ve son ders koşarak çıkan çocuklarla geçirdiği süreyle ilgili olarak neler düşünüyorlar?
Her ne kadar sürece katılım sağladıkları hissi veriliyorsa da; aslında kendilerine dayatılmış programlara, kitaplara, materyallere maruz kalan öğretmenler; eğitim-öğretimin değişimi ve dönüşümü karşısında ne hissediyor, ne yapıyorlar?
Çocuklara kazandırılmak istenen hedeflerin toplamdaki gayesiyle ilgili bir meseleleri var mı?
Eğitim sistemindeki dönüşüm süreçlerinin varabileceği olumsuz noktalar karşısında geliştirdikleri bir direnç var mı; varsa neler?
Görüyorsunuz ya; soru soruyu açıyor, her sorun beraberinde yeni bir sorun getiriyor?
Ve tüm bu soruları sorunca alacağınız ilk tepki, doğal olarak başka bir soru oluyor:
Peki, o halde ne yapacağız?
Bu soruyu tek başına eğitim sistemiyle çözebileceğini düşünen varsa yanılıyor; tıpkı okulu, eğitimi, tüm sorunların çözümü zannedenlerin yanıldığı gibi…
Burada daha büyük bir mesele var, yaşadığımız yerel ve küresel dünya sistemiyle ilgili.
Bu dünyayı ne yapacağımıza, bu dünyada ne yapacağımıza, bu dünyayla ne yapacağımıza dair meselesi olanlar, eğitimde ne yapılması gerektiğini de kolayca çözebilir.
Beytullah Önce