AçıklamalarımızManşet

Öğretmen Performans Değerlendirme Sistemi Kamu Emekçilerini Güvencesizleştirmeye Çalışan Kötü Niyetli Adımlardan Biridir

MEB, hayatımızın her tarafını kuşatan ve “performans” büyülü sözcüğü ile kendini ifadelendiren kapitalist değerlendirme zihniyetinin bir devamı olarak öğretmenler için performans değerlendirme sistemi uygulamasını başlattı.

Aslında sağlık gibi bazı kamu alanlarında bu uygulama uzun süredir yürürlükte idi. Kamu emekçilerine köleliğin adım adım dayatıldığı bir düzende gelinen son adıma şaşmamalıdır.

Öğretmen performans değerlendirme sistemi, kamu personel rejimini adım adım değiştiren, sözleşmeli ve mülâkatlı işe alım uygulamalarıyla güvenceli çalışmayı sürekli darbeleyen, dâimî hâle gelen OHAL ve KHK uygulamaları ile on binlerce kamu emekçisini ekmeğinden eden dayatmacı neoliberal politikaların bir devamıdır.

Sendika olarak bırakalım öğretmenlerin performans değerlendirme sistemine tabi kılınmasını öğrencilerin sözlü değerlendirmelerinin performans adıyla değiştirilmesini bile asla kabul etmedik. Bu kavram kapitalist köleci zihniyeti mündemiç bir kavramdır ve karşılıkları düşünülmeden uluorta kullanılamaz.

Yine insanı rakamlarla değerlendirmeyi reddeden bir anlayışa sahip olduğumuz için öğrencilerin notlarla ölçülmesini uygun görmedik. Şimdi aynı gerekçelerle öğretmenlere not verilmesini de reddediyoruz.

Kamu emekçilerine düşmanca yaklaşan, onları gün geçtikçe kırılganlaştırmaya, güvencelerinden yoksun bırakmaya çalışan bu adımlar kötü niyetlidir. Öğretmene başka bir öğretmenin not verecek olması akla zarar bir uygulama olacaktır. Aralarında hakikat arayışçılığında rehber-talebe ilişkisi olması gereken öğretmen-öğrenci münasebetleri bu uygulama ile son darbesini alacak, sıradan bir ekonomik işletme mantığının değerlendirme ölçütlerine kurban verilecektir. Müdür-veli-öğrenci-öğretmen notlamalarının muhatabı olan bir öğretmenin insani ilişkileri, ilmî kararlılık ve özgünlüğü yitip gidecek, dedikodu kazanında saygınlıklar tümüyle buharlaşacaktır.

Çalışmaların denetlenmesinin elbette bir yolu yordamı olmalıdır. AKP iktidarı boyunca yol-yordam alabildiğine tahrip edilmiş, görüntüdeki vurgu ve imajların altının ne kadar boş olduğu yine ortaya çıkmıştır. Avrupa Yeterlilikler Çerçevesini esas alan Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin kapitalist girişimci ruhu her alana sirayet etmiş, eğitimi piyasaya devretmenin adımları bir bir atılmıştır. Temel liselerin yaygınlaştırılması ve öğretmen alımlarındaki usuller bunun kanıtı olarak önümüzdedir. Merkezi siyasetin yap-boz tahtasına çevirerek TEOG ve YKS sistemlerinde yaptığı plansız müdahaleler bu karmaşanın, iş bilmezliğin çarpıcı örneklerindendir.

Bir de hükümetin lobi örgütü olarak çalışan “yetkilendirilmiş” Eğitim-Bir-Sen’in tavrına dikkat çekmek isteriz. Bütün yanlış politikaların ortak uygulayıcısı olmaktan imtina etmeyen, makamları parsellemek için her türlü koşuşturma içinde olan bu sendika göstermelik tepkilerle günü kurtarmaya çalışmakta, eğitim emekçilerinin taleplerinin dönüştürücü bir aşamaya ulaşmasını engellemektedir. Eğitim emekçileri artık bu gerçekle yüzleşmelidir.

Eğitim-öğretim sürecini zorunlu eğitimin, rakamlarla insan değerlendirmenin, piyasaya kul köle yetiştirmenin önüne geçecek bir hakikat ve hikmet arayışı çabalarının toplamı olarak değerlendirmeyen bütün bakışlar ziyan içinde olacaktır.

EĞİTİM İLKE-SEN YÖNETİM KURULU