Üniversiteler şirketleşiyor mu?
Yeni yasal düzenlemede, devletin katkısının azaldığı, finansman olanaklarını kendisinin yaratması beklenen, araştırma-geliştirmelerin sermayenin istekleri doğrultusunda planlandığı bir üniversite modeli karşımıza çıkıyor
YÖK Yasa Taslağı açıklandı. Aslında her maddesi tartışmayı hak eden taslak, özetle ne getiriyor, bir bakalım.
Yasa taslağına göre rektör, üniversite konseyi adı verilen bir kurul tarafından seçilecek. Üniversite konseyinin görevleri arasında, üniversitenin yatırım programı ve bütçe tasarısını hazırlama, satın alma, üniversite adına kamulaştırma ve benzeri mali konularda kararlar almak var.
Öğretim elemanları bundan böyle kadrolu veya sözleşmeli olarak çalışabilecek; iki yıl için yapılan sözleşme sona erdiğinde tekrar sözleşme yapılıp yapılmayacağına üniversite konseyi karar verecek.
Üniversitenin idari teşkilat birimleri arasında yer alan Araştırma Geliştirme ve Yenilik Daire Başkanlığı, üniversitenin sanayi ve iş dünyasıyla olan ilişkilerini düzenleme ve geliştirme işini üstlenecek.
Anonim şirket statüsünde kurulması öngörülen Bilgi Lisanslama Ofisleri, araştırmacı, uzman ve öğrencileri yapacakları bilimsel çalışmalarda ticari değeri yüksek konulara yönlendirme görevi yapacak.
Yasa taslağında, öğretim elemanları için yüz puan üzerinden yıllık akademik faaliyet puanı hesaplanacağı, 30 ve üzerinde puan alanlara akademik faaliyet ödeneği verileceği belirtiliyor.
Girişimci üniversite
Taslakta, yükseköğretim kurumlarının gelirleri esas olarak, öz gelirler, Maliye Bakanlığı tarafından verilecek devlet katkı payı ve hazine yardımından oluşuyor.
Burada birkaç noktaya vurgu yapmak önemli:
1) Devlet katkı miktarını, üniversitelerin rekabete dayalı performansı üzerinden belirleyecek.
2) Üniversitelerden öncelikli olarak beklenen, hazine yardımına gerek olmadan öz gelirleri ve devlet katkı payıyla cari giderlerini karşılaması. Üniversitelere hazine yardımı, ancak bunun gerçekleşmemesi, yani açık verilmesi durumunda yapılabilecek.
3) Üniversitenin mali konulardaki karar organı üniversite konseyi, üniversitesinin bütçesinin YÖK tarafından belirlenen miktarını üç yıl üst üste kendi öz gelirlerinden elde edemezse, görevden alınarak yetkilerini geçici olarak YÖK’e devredecek. Yani, üniversiteler belirlenen miktarlarda öz gelir elde etmek zorunda olacak, aksi taktirde yaptırıma maruz kalacaklar.
Üniversitelerin bunu nasıl yapacağı sorusunun yanıtı ise, yukarıda özetlenen maddelerde kendini gösteriyor. Bunun, üniversitelerin sanayi ve iş dünyası ile olan ilişkilerini geliştirmek olduğuna şüphe yok!
Sonuçta, yeni YÖK yasasıyla üniversitelerin yeniden yapılandırılması planlanırken, devletin üniversiteleri finanse etme olanakları azaltılıyor, bu olanakları üniversitelerin kendilerinin yaratmaları bekleniyor (girişimci üniversite).
Araştırmalar ticari değeri yüksek konulara yönlendiriliyor. İş dünyası ve sermaye ile ilişkiler geliştiriliyor. Sözleşmeli çalışma düzenine geçilmeye başlanıyor. Ve performansa dayalı ücretlendirme geliyor.
Girişimcilik yarışı
Yeni bir yasal düzenlemeyle üniversiteler yeniden yapılandırılırken, devletin katkısının giderek azaldığı, finansman olanaklarını kendisinin yaratması beklenen, araştırma-geliştirmelerin sermayenin istekleri doğrultusunda yapılmasının planlandığı yeni bir üniversite modeli karşımıza çıkıyor.
Piyasa değerlerince yönlendirilen, ticarileşmenin yüceltildiği, bir şirket gibi yönetilmeye hazırlanan bir üniversite bu. Ne yazık eğitime, bilime, akademiye gönül verenlere!
RAŞİT TÜKEL, Prof. Dr., İstanbul Üni.