EylemlerimizManşet

1 MAYIS: YARALARIN DERİNLEŞTİĞİ BİR DÜNYADA GELECEĞİ KURMAYA!

 

EĞİTİM İLKE-SEN, TOKAD, SAĞLIK İLKE-SEN, İNANÇ İLKE-SEN ve ÖYB “Yaraların Derinleştiği Bir Dünyada Geleceği Kurmaya!” temasıyla bu seneki 1 Mayıs’ta Tokat, Sakarya, Samsun ve Ankara’dan gelenlerin de yer aldığı bir toplulukla yine Fatih’teydi.

1 Mayıs yürüyüşü için Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii önünde toplanan yürüyüş korteji sloganlar, marşlar ve tekbirlerle yürüyüşe geçti. Abartılı güvenlik tedbirlerinin alındığı görülen yürüyüşün engellenmek istenmesine karşı kortej yürümekte ısrar etti ve yürüyüş Fevzipaşa Caddesi üzerinden İtfaiye Parkına kadar sürdü.

Yürüyüş boyunca Eğitim İlke-Sen Genel Başkanı Ahmet Örs tarafından emekçilerin yaşadığı sömürü ve küresel kapitalist işleyişe ilişkin itirazların ifade edildiği; mültecilerin yaşadıklarının ifade edildiği, Kürt sorunu çerçevesinde çatışmaların ve sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü şehirlerle ilgili itirazların dillendirildiği; Ortadoğu’da ve bütün dünyada yaşanan zulümlere ilişkin konuşmalar yapıldı.

“Dağlardayız biz ovalarda” ile “Yolunda İslam’ın kardeşler olalım” marşlarının birlikte söylendiği yürüyüş boyunca sık sık “Mülteciler bizim kardeşimizdir, Kahrolsun kapitalist yağma düzeni, Hakça bölüşüm adil paylaşım, Asgari ücret köleliktir, Yaşasın küresel intifada, Yaşasın emeğin dayanışması, Sermayenin değil Rabbimizin kuluyuz, Nusaybin’de Cizre’de çatışmaya hayır, 1 Mayıs direniş zulme isyan” gibi sloganlar atıldı ve tekbirler getirildi.

Yürüyüş İtfaiye Parkında son buldu. Burada topluluk adına açıklamayı TOKAD İstanbul İl Temsilcisi Emre Karaca okudu. Karaca açıklamasında yerel ve küresel düzlemde devam eden kapitalist yağma ve talana işaret ettikten sonra acıların derinleştiği Kürt sorununa değinen Karaca sözlerini şöyle tamamladı: “Dünyanın, Ortadoğu’nun ve ülkemizin her bir yanından feryatların peşi sıra ve artarak yükseldiğini görüyoruz. Bu bizim için sadece bir dövünme sonucu yaratmamalı. Sorumluluklarımızın derinleştiğinin farkına varmalı, geleceği kuracak, bu gidişi ters yüz edecek bir mücadele sürecini inşa edecek bir niyet ve çabaya odaklanmalıyız!”

Emre Karaca’nın açıklamasından sonra Sakarya’dan Kadrican Mendi, Tokat’tan Hüseyin Doğan ile İstanbul’dan Emrah Kutluay 1 Mayıs çerçevesinde öne çıkan sorumluluklara değinen birer konuşma yaptılar.

Haber: Mustafa Özeke

1 Mayıs yürüyüşü sonunda okunan basın açıklamasının tam metni şu şekilde:

1 MAYIS: YARALARIN DERİNLEŞTİĞİ BİR DÜNYADA GELECEĞİ KURMAYA!

Arkadaşlar,

İnsanlık bir bütün halinde zor zamanlardan geçiyor. Modern kapitalist medeniyet tarafından hakikatsizlik batağına itilen insanlık büyük bir çaresizlik içerisinde… İnsanlar kapitalizm tarafından küresel bir hapishanede yaşamaya mahkûm edilen köleler haline getirilmiş durumda. Emekçilerin, ezilenlerin, geleceği ve iradeleri çalınan, hürriyetleri gasp edilen bütün mazlum ve mustazaf kitlelerin feryadına ortak olduğumuz bu günde Rabbimizden gelen ve Beled Sûresi 13. ayette vurgulanan “Fekkü raqabe-Kölelere özgürlük!” çağrısını insanlığa duyurmak için yine hep beraber meydanlardayız.

Bugün kölelik türlü biçimlerde devam etmektedir. Milyonlarca asgari ücretlinin AKP iktidarının seçim vaatleri cümlesinden olan ve açlık sınırında gerçekleşen 1300 liralık bir ücrete sevinmesi istenmiş, daha sonra bunun karşılanması için her türlü tüketim ürününe zam yapılmış, ücretlilerden kesilen vergilerle oluşan hazineden sermayeye ek aktarımlar yapılmıştı. Şimdi de vergi dilimine girdiği gerekçesiyle asgari ücret 70 lira daha azaltılmıştır. Bu durum zalim köleci düzenin tipik bir göstergesidir.

Bu örnekte olduğu gibi taşeron işçilere kadro meselesi de açık bir yalandır. Sermayenin egemenliğinin pekiştiği neoliberal zamanlarda zaten aksi de mümkün değilken iktidarın sahte vaatlerle emekçi halkımızı nasıl kandırmaya çalıştığına tanık oluyoruz. Hiçbir kadro ve gelir yükselme imkânı ve güvencesi sunmayan düzenlemeler birer vaat olarak sunulabiliyor.

Son 14 yılda emek aleyhine ve sermaye lehine çıkan binlerce torba yasa ile nasıl bir ezen-ezilen ilişkisi oluşturulduğunun farkındayız. Ülkemizdeki bütün kaynakların 12 Eylülde pekiştirilen 24 Ocak kararlarıyla inşa edilen sermaye egemenliğine nasıl peşkeş çekildiğinin, AKP iktidarının da açık bir şekilde bu düzeni nasıl devam ettirdiğinin farkındayız. Bütün mazlum ve mustazaf kitleler ve Âlemlerin Rabbi olan Allah da elbet bunun farkındadır.

Hükümetin kamu personel rejimi düzenlemesiyle kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldırarak itaati ve köleliği dayatacak olmasına da itiraz edeceğiz. İnsanları yasal güvencelerini iptal ederek, kanaatlerini açıkladığı için işinden atarak hizaya sokmaya çalışan bir anlayışın siyasete egemen olduğu mevcut paranoyanın üreteceği baskı ve zulüm iklimine mutlak surette karşı koymaya devam edeceğiz.

Alabildiğine sermayeye hizmete odaklanan siyasal iktidarın HES’lerle, madenlerle tabiata dönük nasıl bir yağmanın önünü açtığını ibretle seyrediyoruz. Bu sürece direnen, karşı koyan halkımızın yanında durduğumuzu; ormanı, suyu, yaylayı, şehirleri tıkanan kapitalizme can suyu olsun diye talan edenlerin karşısında yer aldığımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Arkadaşlar,

Kapitalist yağma düzeni gençlerimizin geleceğini çalarken emekçileri iş cinayetlerinde katletmeye devam ediyor. Her sene binden fazla emekçi kardeşimiz kapitalist hırsların ortaya çıkardığı iş cinayetlerinde can veriyor. Okullarda gelecek kaygısıyla çırpınan yavrularımız hakikatin bilgisinden uzakta birer robot olarak yetiştiriliyor. Sınav maratonlarında her gün insani yanlarından daha da sıyrılıyorlar. Ahlaki ilkeler ve dayanışma duyguları aşınıyor. Kapitalizmin çürütücülüğü derinleşiyor. Köleleştirilen kitleler sığınacak bir ada; bu alenî zulüm sistemine itiraz edecek, adil şahitliği sistematik hale getirecek öncülükler arıyorlar.

Kardeşler,

Ortadoğu alev alev yanıyor. Ülkelerimiz birer kan ve ateş topağına dönüşmüş hâlde. İşte Suriye’de yerel ve küresel zalimlerin birlikte harladığı savaşta yüzbinlerce can nasıl katledildi, şehirler nasıl yerle bir edildi, milyonlarca insan nasıl yerinden yurdundan edildi hep birlikte görüyoruz. Çocuklarımız her gün Ege’de, Akdeniz’de boğuluyor, narin bedenleri cesetler halinde kıyılarımıza vuruyor. Şehirlerimiz yerel ve küresel rejimlerin, Ortadoğu’daki işbirlikçi ülkelerin yaktığı fitne ateşinde yanıp kavrulmaya devam ediyor. Bugün başta Halep’te olmak üzere mel’unlar tarafından çocuklarımız öldürülmeye devam ediyor.

Katil Amerika, zalim ve gâsıp İsrail, batı kapitalizminin jandarması NATO İslam dünyasını bu sarmalda boğmaya kararlıyken Türkiye’nin NATO ve ABD üslerine ev sahipliği yapmaktan bırakın vazgeçmeyi son dönemde dost ve kendisine muhtaç olduğunu ilan ettiği Siyonist İsrail’le ilişkilerini son sürat geliştirmeye çalışması bir utanç ve ümmete ihanet vesikası olarak tarihteki yerini aldığına tanık oluyoruz. Bunu bir defa daha buradan reddediyoruz. Herkes bilmelidir ki küresel hapishanenin, köleci kapitalist düzenin işleticisi bu şer güçleriyle yapılan her ortaklık Rabbimize ve bütün mazlum ve mustazaflara meydan okumak demektir.

Dostlar,

Bugün Sur, Nusaybin, Cizre, Silopi gibi şehirlerimiz asırlık Kürt meselesinin bir devamı ve Ortadoğu’daki yakıcı sürecin bir parçası olarak yeni ve kanlı bir çatışma sürecinin içine sürüklenmektedir. Bizler, her türlü zulmün, yok saymanın, yasaklamanın, faşist politikaların mağduru olan Kürt halkının yanında dururken hikmetten uzak ve şehirleri birer savaş alanına çeviren hendek siyasetlerinin de karşısındayız. Bütün tarafları ve herkesi, vahyî ilkelere sarılmaya, mutlak kurtuluşun ancak bu şekilde olabileceğini vurgulayan Âl-i İmran Sûresi 103. Ayetteki “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı tutunun!” çağrısına kulak vermeye çağırıyoruz. Ülkede yükseltilen faşizan havanın bizi ateşten başka bir yere götürmeyeceğini, sadece zulmü yükseltmeye yarayacağının herkes tarafından idrak edilmesi gerektiğini vurguluyoruz.

Arkadaşlar,

Dünyanın, Ortadoğu’nun ve ülkemizin her bir yanından feryatların peşi sıra ve artarak yükseldiğini görüyoruz. Bu bizim için sadece bir dövünme sonucu yaratmamalı. Sorumluluklarımızın derinleştiğinin farkına varmalı, geleceği kuracak, bu gidişi ters yüz edecek bir mücadele sürecini inşa edecek bir niyet ve çabaya odaklanmalıyız.

Şüphesiz ki mustazafları yeryüzünde önderler kılmak isteyen Rabbimizin vaadi haktır. Bu vaadin gösterdiği doğrultuda üstün bir çaba göstermek temel sorumluluğumuzdur.

Yaşasın İslami mücadelemiz!

Kahrolsun bütün zalimler!

 

EĞİTİM İLKE-SEN İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası www.egitimilkesen.org

TOKAD Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği www.tokad.org

ÖZGÜR YAZARLAR BİRLİĞİ www.ozguryazarlarbirligi.org

SAĞLIK İLKE-SEN İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası www.saglikilkesen.org

İNANÇ İLKE-SEN İlkeli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Dayanışma Sendikası www.inancilkesen.org