Eğitim YazılarıManşet

19. Milli Eğitim Şurası Kararlarıyla Halk Afyonlanmak İsteniyor

2014_1222_egitim-surasi

Eğitim İlke-Sen Konya Temsilcisi Namık Kaya, 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararları maddeler halinde değerlendirdi

19.Eğitim Şûrâsı’na genel hatlarıyla bakıldığında halkları afyonlamanın devamı niteliğini aşmamıştır. Dindarlığını geleneksel fıkhın mezhebist ve Arabist yapısına mahkum etmiş iktidar yanlısı bir sendikanın desteğinde olsa olsa ancak bu kadar çözümü erteleyici ve gerçek gündemleri es geçici bir şûrâ olabilirdi…

OSMANLICA elbette öğretilmeli, ancak bu da seçmeli olmalı. Fakat Osmanlıca metinleri okumayı dinin kurtarıcısı gibi görmek ne kadar hastalıklı bir bakışsa Osmanlıca’dan önce Kürtçe başta olmak üzere yerel dilleri öğretecek eğitimcileri yetiştirmeyi gündeme almamak da o denli basiretsizliktir. Osmanlıca üzerinden Türk-İslamcı sağcılık hortlatılmak istenmektedir. Halbuki bugünün insanına Akif’in dediği gibi ” DOĞRUDAN DOĞRUYA QUR’AN’DAN ALIP İLHAMI / ASRIN İDRAKİNE SÖYLETMELİYİZ İSLAM’I ” mısralarına uygun bir inşa zihniyeti gereklidir. Amerikanizm‘in İslam coğrafyasını bölme projesine hizmetten öteye geçmeyen bir eylem olan neo-Osmanlıcılık; yumoş milliyetçi, mezhepçi ve kutsal devletçi zihniyeti Osmanlıca dersi üzerinden verilmeye çalışmaktadır. 

Geçmişi ihya değil yeniyi inşa esas olmalıdır ve OSMANLI muhipçiliği yapanların amacı İslam’ı öğretmekse bilsinler ki sultanlarına ZİLLULLÂHİ Fİ’L-ARZ (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi) ünvanı veren saltanatçı Osmanlı’nın İslam anlayışı Qur’an anlayışı değildir, tıpkı günümüzdeki sözde Qur’an anlayışları gibi. Zira Osmanlı, Selçuklu, Abbasi, Emevi tiplemeleri askeri-tarım imparatorluk devrinin hastalıklı din algıları ve mezhebist uygulamalarının yansımalarıdır; vahyin mutlak değerlerine dayanan devlet tipleri değildir.

Hiçbir dinin dersi zorunlu olamaz. Almanya’da Müslüman çocuğa zorla Hıristiyanlık öğretilemiyeceği gibi Aleviye Sünnilik dayatılamaz, Sünniye de Şiilik öğretilmeye kalkılamaz. Ancak her isteyene din dersi vermek kamu otoritesinin görevidir. İlkokul çağında dinin ahlak yönü içselleştirilmeye çalıştırılır ki bu zaten evrensel insanlık değerleridir. Her yerde ve üç kutsal kitapta vicdanın temel değerleri aynı olduğu gibi insanlığın geldiği konsensus kültürü de ortak yaşam değerlerini fark etmiştir. Ayrıca toplumsal davranışların ardındaki ekonomik ilişki biçimlerini ve kapitalist ekonomi tuzaklarını göremeyen veya göstermeyenler hangi dinin dersini verecekler. Halkı uyuşturan bir uyuşturucu dinin direniş ruhundan soyutlanmış sabır kültürünü mü empoze edecekler? Esasında ezilmeyi içselleştirecek mistik ve miskin ruhlar yetiştirmenin adı dindar nesil olup aracısı da DİN DERSİ projesidir. Ne ala mualla ki yağdanlığı ayyuka çıkmış sözde sivil toplum hareketleri bu işin payandalığını yapmaktadır.

Ders saatleri dahilinde sendikal çalışmalar olmamalı biçiminde fikir beyan etmek farklı ses ve değerlendirmelere tahammülü olmayan zihniyetin bir göstergesidir.

Okullarda akademik eğitim sadece 4 saat yapılmalıdır. Bunun üstüne de 3 / 4 saat hobi ve yetenek dersleri olmalıdır. Öğrenciler gezi ve yerinde inceleme merkezli projelere yönlendirilmelidir. Ancak böylesi teklifleri dile getirmek yerine günde 5 saat ders teklif edilmiştir.

Üniversite sınavları tartışılmamış ve kaldırılmasına dair hiçbir fikir sunulmamıştır.

İktidar Müslümanın gidebileceği normal fiyatlı ve sıradan bir tatil fiyatına gerçekleştirebileceği oteller açmadıkça içki tartışmasıyla hedefi saptırmaktan öte geçmez. İçki ve cami tartışması sanal gündem tartışmalarıdır.

Karma eğitim zorlanamayacağı gibi tek cinsiyetli sınıf da engellenemez. Ancak hangi sınıfa gidileceğine öğrencinin kendisi karar vermelidir. Şûrâ bu konuda da yetersiz kalmıştır.

Kürtçe ve anadil eğitimi konusunda sistemin reflekslerini rahatsız edecek bir karar alınmaktan kaçınılmıştır. Açılım edebiyatının gır gittiği günümüzde Kürtçe, Çerkezce, Boşnakça, Arnavutça, Arapça, Lazca…gibi dillerin öğretimi konusunda ciddi bir konu tartışılmaması şûrânın kalitesini gösteren bir örnek olmuştur.

Zorunlu eğitimin reddedilmesi yerine daha sert tedbirlerle sürdürülmesini isteyen tüm kesimleri kınıyoruz. Okullara bayrak asılması asla kabul edilemez bir tutumdur ve okullar ile okulların bulunduğu semtleri arasında psikolojik ayrılıklar üretir.

Disiplin cezalarını sertleştirmek yerine farklı yetenek ve nitelikteki öğrencileri ahıra sokar gibi aynı ortama sokarak aynı dersleri vermek ve benzer başarıları beklemek fıtrata ve insan gerçeğine ters bir uygulamadır. Bunu göremeyen şûrâ disiplin cezasını şiddetlendirme peşine düşmüştür. İşin aslı farklı düşünerek sorgulayan öğrenci profilini ve sisteme entegre olamayan öğrenciyi askeri düzene sokacak faşizan zorlamayı tesis etmektir. 

Öğretmenlere yönelik kazanım diye sunulan durumlar öğretmenin özgür düşünmesi ve özgün çalışmalar ortaya koyması önündeki engellerin kaldırılmasına hiç temas etmemiştir. Maaş yetersizliği toplumun gelir adaletsizliği ve vahşi kapitalizmin eseriyken tüm bunlara dokunulmadan dostlar alışverişte görsünler kabilinden bir şûrâ gerçekleştirilmiştir.

24 Kasım’ın kutlanmasına karşı çıkamayan ve 24 Kasım’da TCDD’nin % 50 indirimine tav olan öğretmen tiplemelerini de kınıyorum. Her türlü indirimin toplumun her kesimine yapılmasını isteyemeyen bir öğretmen tipolojinden ne köy olur ne kasaba.   

NÂMIK KAYA

EĞİTİM İLKE-SEN

KONYA İL TEMSİLCİSİ