Eleştirel PedagojiManşet

Dershaneler sorunu dikkatli çözülmeli

Dershane tartışması aynı yoğunlukla sürüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel öğretim kurumlarla ilgili hazırladığı yasa taslağına bakılırsa, tartışma daha da sürecek gibi.

Çünkü taslak, dershanelerle birlikte, etüt merkezlerini ve diğer tüm kursların kapatılmasını öngörüyor, gerektiğinde evlerde verilen özel dersleri dahi yasaklayabiliyor!

Şayet Özel Öğretim Kurumları Yasası’ndaki değişiklikler kamuoyuna yansıyan taslak metindeki gibi yasalaşırsa, tüm dershaneler ve özel kurslar 2014 yılından itibaren yasaklı hale gelecek ve kapatılacak.

Kabul edelim ki, dershaneler gerçekten çözülmesi gereken bir sorun.

Hiçbir şekilde çocukların iyiliğine hizmet etmiyorlar.

Pedagojik açıdan da psikolojik açıdan da ekonomik açıdan da değerlendirmeye, eleştirilmeye ve sorun olarak çözülmeye muhtaçlar.

Fakat nihai tahlilde unutulmaması gereken bir diğer husus ise eğitim sorununun sadece dershanelerin kapatılmasıyla çözülemeyeceğidir.

Yine tartışma ve karar sürecine ilişkin usuli açıdan bir eleştiri yapacak olursam, eğitim gibi herkesin hayatını doğrudan etkileyen politik kararların tepeden dayatmacı bir şekilde alınmasına karşı olduğumu belirtmem gerekecek.

Bu tür meselelerin çözümü hakkında alınacak her türlü kararda geniş bir katılımın sağlanması, istişare zeminlerinin geliştirilmesi önem arz ediyor.

Aksi takdirde, tıpkı dershane sorununda olduğu gibi, belirsizliklerle dolu süreçler toplumda ciddi bir huzursuzluk kaynağına dönüşüyor.

Böylece normal şartlar altında dershanelerin kapatılması yerinde, doğru bir karar olarak geniş bir kabul görebilecekken, meselenin çatışmacı bir politik kavganın nesnesine dönüşmesi sonucunda ortadaki taslak dahi doğru bir şekilde tartışılmıyor…

Yine burada bizi ilgilendiren bir diğer konu, dershane ve etüt merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve yardımcı personelin akıbeti…

Yürütülen çalışmalara bakılırsa, bu kurumlarda belli bir süre sigortalı olarak çalışan öğretmenlerin, KPSS sınavına girmeksizin mülakat süreci sonrasında Milli Eğitim Bakanlığı’nda istihdamını öngörüyor.

Bu kurumlarda çalışan emek sahiplerinin geçim mücadelesinde mağdur edilmemesi büyük önem arz ediyor.

Fakat öngörülen uygulamanın yine belirsizliklerle dolu olması, mülakat sürecinde adaletin ve şeffaflığın sağlanabilmesi konusunda tereddütlere yol açıyor.

Velhasıl, dershane meselesi alt boyutlarına indikçe yeni sorunları da beraberinde getiriyor.

Tüm bu tartışmaların eksik bırakılan en önemli boyutu ise tabi ki 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu.

Hem eğitimi tamamıyla devlet tekeline mahkûm eden hem de toplumun kendi eğitim-öğretim alternatiflerini geliştirmesini engelleyen bu kanun, dershaneler kapatılsa da kapatılmasa da mutlaka tartışılması ve kaldırılması gereken bir kanun.

Son tartışmalarda görüldüğü üzere, kanun aynı zamanda devletin her şeyi tek merkezden belirlemesine ve tüm eğitim sistemine bürokratik bir şekilde tepeden hükmetmesine zemin teşkil ediyor.

Oysa bu tepeden inmeci yaklaşım, bir çok sorunun da kaynağını oluşturuyor.

O halde son olarak şunu belirteyim:

Sorunlara böyle bir anlayışla yaklaşmaya devam edecek olursak, çözüm diye atılan her adımın beraberinde nasıl sorunlar getirdiğini de görmeye devam edeceğiz.

BEYTULLAH ÖNCE

EĞİTİM İLKE-SEN MYK ÜYESİ