Yeni bir dünya kurmalıyız
Küresel sömürünün olmadığı yahut tüm insanlığı zorbalığı, tahakkümü ve boyunduruğu altına alan bu illet sistemle yoğun bir şekilde mücadele edildiği, Müslümanların ezilmediği, insanların dışlanmadığı, yoksulların ve gariplerin küçümsenmediği, kimsesizlerin hor ve hakir görülmediği oldukça farklı ve tertemiz bir dünya…
İnsani hasletlerin ve taleplerin korkusuzca dile getirilebildiği, anlamsız yasakların, baskıların, fobilerin olmadığı ve bu sorunlara karşı çözümlerin arandığı, emeğin sömürülmediği, asgari ücret köleliğinin bulunmadığı, mustazafların kandırılmadığı, insanlık onurunun çiğnenmediği, zalimlerin, hoyratların ve küstahların üstün görülmediği, samimiyetin, hoşgörünün ve saygının esas alındığı “alternatif bir ortam” oluşturabilmek hepimizin en temel gayelerinden birisi olsa gerek.
Belki hepimizin de üzerinde ittifak edebileceği, evet diyebileceği veya hasretle özlem duyabileceği böyle bir “ideal düzen” için acaba neler yapıyoruz yahut yapmalıyız?
Asıl sorulması, mülahaza edilmesi ve üzerinde ehemmiyetle durulması gereken nokta budur.
Bu bağlamda şu hususları ifade edebiliriz: Herkes mutlak surette üzerine düşenleri yapmalı, sorumluluğu başkaları üzerine atmamalı, başını kuma gömmemeli, tembellikten, pısırıklıktan ve uyuşukluktan vazgeçmeli, kardeşlik görevlerini harfiyen yerine getirmelidir. Sıradan dünyevi zevklerini, hayvani isteklerini kutsallaştırmamalı, dünya malına tapmamalı, her an ölüm hazırlığı içerisinde olmalı, kendimizi daima hesaba çekmeli ve kendimize çeki-düzen vermeliyiz…
Müslümanlar, artık birbirleriyle uğraşmak, birbirinin arkasından konuşmak, birbirlerini tekfir etmek yerine; düşmanla çatışmaya ve çarpışmaya yönelmelidir. Büyük düşman Amerika ve yandaşları dururken kendi insanlarımızla ve diğer küçük düşmanlarla uğraşmayı ikinci plana atmalıyız. Laf ebeliği, işgüzarlık yapmak, sayısız ve sorumsuz fetvalar vermek, kendini Kaf dağında görmek, birbirimizi kötülemek, birbirimizin enerjisini tüketmek yerine; temel sorunlarımız, sıkıntılarımız ve açmazlarımız üzerinde ciddiyetle, hassasiyetle ve hararetle yoğunlaşmalıyız.
Peki, bütün problemlerin çözümünü bugünkü sözde Müslümanlarla ya da İslami kesimle mi gerçekleştireceğiz? Bunun cevabını verebilmek oldukça güç ve imkânsız…
Daha üzerindeki ölü toprağını atamayan, nefsi/ilkel arzularına boyun eğen, mal ve mülk zevkinden kendini uzaklaştıramayan, korkularına ve kaygılarına mağlup düşen, adeta çağdaş kutsallar edinen duyarsız Müslümanlarla ve diğer insanlarla direnişçi, devrimci, sistemli veya inkılâpçı bir birliktelik, yapılanma yahut örgütlenme icra etmek mümkün değil…
O halde, kısa zaman dilimi içerisinde neler yapmalıyız? Bütün psikolojik saplantılarımızı yenerek, yeni bir çığır açarak, bütün maddi ve manevi güçlerimizi birleştirerek yeni nesiller yetiştirmeli, tüm küfür düzenlerine, tağuti söylemlere ve küresel hegemonyaya karşı dimdik durmak suretiyle “direnç noktaları” ve “direniş hatları” oluşturmalıyız. Bunu da gerçekleştirebilmek için ilk önce başkasını eleştirmek, yargılamak ve sorgulamak yerine; kendimizi ön plana koymalı, asla mesuliyetten, koşuşturmaktan, yorulmaktan, iş yapmaktan ve taşın altına elimizi koymaktan kaçınmamalıyız.
Âcizane dile getirmeye, ifade etmeye çalıştığım bu sorunları çözebilmek elbette çok büyük bir zorunluluk ve tarifi imkânsız önem arz etmekte. Belki kanaatimce çok daha önemlisi; bütün bu sorumlulukları yerine getirebilmeyi bir sevda, aşk, özlem, hasret, ideal, bilinç, ölüm-kalım meselesi olarak içselleştirmektir. Aynı zamanda Allah’ın rızasını kazanmayı, Tevhid ve Sünnet yolunda eğilmeden, bükülmeden, yıkılmadan, yamulmadan, iktidar sarhoşluğuna kapılmadan yürümeyi, koşmayı, mücadele etmeyi, sıkıntılara ve zorluklara düşmeyi, kısaca haksızlık yapanlara veya zulmedenlere karşı cihadı ve şahadeti temel gaye haline getirmektir.
Hülasa; kardeşlik haklarına riayet ederek, yasaklara karşı tavizsiz ve onurlu söylem ve eylemlerle mücadele ederek, tüm insanların yaşam tarzlarına saygı göstererek, diğerini/ötekini dışlamayarak, müşterek noktalarda birleşerek, dünya malını kutsallaştırmayarak, küresel kuşatmaya karşı dimdik durarak, adaleti, doğruluğu, iyiliği ve İslami idealleri ön planda tutarak “alternatif bir ortam” veya “yeni bir dünya” oluşturabiliriz…