Eğitim Anlayışı da Eğitim Sistemi de Değişmeli!
Eğitim İlke-Sen, eğitimde her anlamıyla çöküntü yaşandığını ve toplumsal taleplere göre şekillenecek yeni bir eğitime ihtiyaç duyulduğunu söyledi
Sakarya’da 10 yıldır devam eden adalet ve özgürlükler eylemlerinin 475.’sinde, platform adına basın açıklamasını Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce okudu.
Eğitim sistemiyle ve eğitim-bilim çalışanlarının son dönemde yaşandığı sorunlarla ilgili açıklamada “Okulların açıldığı bir ay oldu. Eğitim sistemi gerek öğretim, gerekse yönetim açısından ciddi bir çöküntü yaşıyor. Eğitim sistemindeki sorunları sadece dış görüntüye bakarak anlamaya çalışanlar, bu kritik sürecin özüne ilişkin yeterli tahlillerde bulunamazlar. Haliyle eğitim sisteminin esasına dair eleştiriden kaçanlar, sorunların çözümüne dair bütüncül bir yaklaşım ve çözüm önerileri ortaya koyamazlar. Şu hususu özellikle vurgulamak istiyoruz ki, ülkemizdeki sosyal doku ve toplumsal dayanışma hızla çözülüyorsa, ahlaki ve kültürel yozlaşma yaygınlaşıyorsa; bu süreçte eğitim sisteminin katkısı kesinlikle ihmal edilemez. Diğer taraftan eğitimin giderek artan oranda ticarileşmesi, insan insana gerçekleşen bu sürecin adeta pazarlamacı-müşteri ilişkisine çevrilmesi ise kaygı vericidir.” denildi.
Eğitim sisteminin devletin ideolojik ve serbest piyasanın ekonomik kuşatması altında olduğu belirtilen açıklamada “İnsanı hem devlete kul hem de kapitalist sermayeye köle kılan bir eğitim anlayışını reddediyoruz. Bu ülkenin toplum, kültür ve inanç farklılıklarını yok sayan ve herkesi tektipleştiren milli eğitim anlayışının değişmesi gerektiğini savunuyoruz. Eğitim sisteminin bitmeyen bir yarışa, amansız rekabete ve sınırsız tüketime değil; sosyal adalet, barış, kardeşlik, paylaşma ve dayanışma gibi ilkelere ve erdemlere dayanması gerektiğini savunuyoruz. Bu sebeple de; eğitim değil ama başka bir eğitim sistemi kesinlikle şart diyoruz!” denildi.
Beytullah Önce, açıklamasının devamında, geride kalan bir ayda Milli Eğitim’de yaşanan sorunları gündeme taşıdı ve şu ifadeleri kullandı: “Son dönemde eğitimle ilgili sürekli olarak gündeme gelen sorunların hangisine baksanız, altında çok basit bir neden yatıyor: Milli Eğitim Bakanlığı, sorun üreten aklıyla sorun çözmeye çalışıyor. Haliyle olmuyor.”
Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce tarafından son dönemde yaşanan eğitim sorunları ise şu şekilde sıralandı:
“Sınav sisteminde günübirlik alınan kararlar, her yıl yüz binlerce öğrencinin geleceğiyle oynanmasına yol açıyor. Bir yandan dershaneler kapatılırken, diğer yandan tüm okullar dershaneye çevriliyor. Oysa eğitim sisteminin sorunu dershaneler değil, dershaneciliği üreten rekabetçi, yarışmacı eğitim ideolojisidir. Bunu değiştirmeyip de, okulları dershaneye dönüştürmek hiçbir fayda sağlamayacaktır. Eğitim yönetiminde ise hak, adalet ve liyakat gibi ilkeler yok sayılıyor. Okul idarecileri için yapılan değişiklikler; ortaya bir sürü adaletsizliği, adam kayırmacılığı ve hakkaniyetsizliği ortaya çıkarıyor. Toplumun tüm kesimlerinin olduğu gibi kamu çalışanlarının emeği de sömürülmeye devam ediyor. Eğitim çalışanlarına sağlanan artış, çoktan buharlaşmış vaziyette. Bilim çalışanlarına yapılması beklenen akademik zam ise iyice gecikmiş durumda!”
Basın Açıklamasının Tam Metni
Başka Bir Eğitim Sistemi Şart!
Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı
Okulların açıldığı bir ay oldu. Eğitim sistemi gerek öğretim, gerekse yönetim açısından ciddi bir çöküntü yaşıyor. Kısır bir döngüdeyiz ve giderek daha derine batıyoruz. Bunun en temelinde ise eğitim sistemine şekil veren hâkim düşünce sisteminin, bu ülkenin sosyal ve kültürel yapısına yabancılığıdır. Halkın inanç ve değerleriyle uyuşmazlığıdır.
Eğitim sisteminin bu ülkenin toplumsallığına uymadığını söylerken, son dönemde öğrenci andı dayatmasının ve başörtüsü yasağının kaldırıldığının farkındayız. İmam-hatip okullarına ağırlık verildiğinin de farkındayız. Fakat eğitim sistemindeki sorunları sadece dış görüntüye bakarak anlamaya çalışanlar, bu kritik sürecin özüne ilişkin yeterli tahlillerde bulunamazlar. Haliyle eğitim sisteminin esasına dair eleştiriden kaçanlar da, sorunların çözümüne dair bütüncül bir yaklaşım ve çözüm önerileri ortaya koyamazlar.
Şu hususu özellikle vurgulamak istiyoruz ki, ülkemizdeki sosyal doku ve toplumsal dayanışma hızla çözülüyorsa, ahlaki ve kültürel yozlaşma yaygınlaşıyorsa; bu süreçte eğitim sisteminin katkısı kesinlikle ihmal edilemez.
On iki yıl boyunca eğitimi zorla dayatan devlet, maalesef bu süre zarfında aktardığı ideolojiyle, kültürle ve ahlakla ciddi bir dejenerasyon kaynağına dönüşmektedir. Diğer taraftan eğitimin giderek artan oranda ticarileşmesi, insan insana gerçekleşen bu sürecin adeta pazarlamacı-müşteri ilişkisine çevrilmesi ise kaygı vericidir.
Eğitim sistemi, devletin ideolojik, serbest piyasanın ekonomik kuşatması altındadır. Bir yandan her şey için eğitim şart koşulmakta, diğer yandan ise eğitim için daha çok para talep edilmektedir. Böyle bir gidişatın insanlığın hayrına olmadığı ortadadır.
İnsanı hem devlete kul hem de kapitalist sermayeye köle kılan bir eğitim anlayışını reddediyoruz. Bu ülkenin toplum, kültür ve inanç farklılıklarını yok sayan ve herkesi tektipleştiren milli eğitim anlayışının değişmesi gerektiğini savunuyoruz.
Eğitim sisteminin bitmeyen bir yarışa, amansız rekabete ve sınırsız tüketime değil; sosyal adalet, barış, kardeşlik, paylaşma ve dayanışma gibi ilkelere ve erdemlere dayanması gerektiğini savunuyoruz. Bu sebeple de; eğitim değil ama başka bir eğitim sistemi kesinlikle şart diyoruz!
Değerli dostlar,
Eğitimin özüne ilişkin eleştirilerimizin yanında, sürecin işleyişine dair gördüğümüz bazı somut sorunlara ilişkin de sözümüz var şüphesiz.
Eğitimde son birkaç yıldır süregelen bir keşmekeş var. Her yıl gerek eğitim-öğretimle, gerek eğitim yönetimiyle ilgili yapılan oynamalar, artık herkesi canından usandırmış vaziyette.
Son dönemde eğitimle ilgili sürekli olarak gündeme gelen sorunların hangisine baksanız, altında çok basit bir neden yatıyor: Milli Eğitim Bakanlığı, sorun üreten aklıyla sorun çözmeye çalışıyor. Haliyle olmuyor.
Sınav sisteminde günübirlik alınan kararlar, her yıl yüz binlerce öğrencinin geleceğiyle oynanmasına yol açıyor. Bir yandan dershaneler kapatılırken, diğer yandan tüm okullar dershaneye çevriliyor. Haliyle zaten haddinden fazla okula hapsolan ve en güzel çağları ruhsuz mekânlarda geçen çocuklarımız, şimdi bir de hafta sonları okullara çağrılıyor.
Oysa eğitim sisteminin sorunu dershaneler değil, dershaneciliği üreten rekabetçi, yarışmacı eğitim ideolojisidir. Bunu değiştirmeyip de, okulları dershaneye dönüştürmek hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Eğitim yönetiminde ise hak, adalet ve liyakat gibi ilkeler yok sayılıyor. Bunların yerine siyasi iktidara ve onun liderine sorgusuz-sualsiz sadakat temel ölçüt halini alıyor. Haliyle okul idarecileri için yapılan değişiklikler; ortaya bir sürü adaletsizliği, adam kayırmacılığı ve hakkaniyetsizliği ortaya çıkarıyor.
Toplumun tüm kesimlerinin olduğu gibi kamu çalışanlarının emeği de sömürülmeye devam ediyor. Geçen yılki toplu sözleşme tiyatrosunun maliyeti, son zamlarla birlikte iyice kabarmış oldu. Eğitim çalışanlarına sağlanan artış, çoktan buharlaşmış vaziyette. Bilim çalışanlarına yapılması beklenen akademik zam ise iyice gecikmiş durumda!
Değerli dostlar,
Eğitim hepimizin geleceğini doğrudan etkileyen bir süreç. Bu zorunlu sürecin şekillenmesi ve işlemesi konusunda, maalesef toplumun hiçbir söz, tercih ve karar hakkı yok. Böyle bir dayatmaya hep birlikte itiraz etmemiz gerekiyor. Bunun için de, başta Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere, eğitimdeki her türlü dayatmacı anlayışa karşı mücadele etmeliyiz.
Bozuk düzene parça parça yapılan müdahalelerin hiçbir işe yaramadığı ortada. Yap-bozla, yamalarla düzeltilebilecek bir durumda değil eğitim sistemi. Baştan yanlış kurulduydu, yıllar geçtikçe de yanlışlara yeni yanlışlar eklendi. Sonuç ortada. Nerden baksanız dökülüyor, nerden tutsanız elinizde kalıyor… Ama artık yeter!
Çocuklarımızın geleceğinin karartılmasına geçit vermeyelim! Başka bir eğitim sistemi talebini hep birlikte yükseltelim!
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına
EĞİTİM İLKE-SEN
MYK üyesi Beytullah Önce